Temmuz kolundaki saate baktı, sanki bir yere geç kalmış gibi adımlarını hızlandırdı ama saatin kaç olduğunu anımsayamadı. Tekrardan saatine baktı, dokuzu on dokuz geçiyordu, midesinin bulandığını hissetti. O eve girmek istemiyordu ama ayakları Temmuz’u o eve götürüyordu. “Dur.” dedi kendi kendine, “Gitmek istemiyorum. O oda beni delirtiyor, sanki ruhum o kapının eşiğinde bedenimden ayrılıyor. Ne dokunduğum eşyayı hissediyorum ne yediğim yemeğin tadını alıyorum. İlk günah bu odada işlendi, Adem o elmayı bu odada ısırdı, İsa çarmıha bu odada gerildi.”


Temmuz'un kafası giderek karışıyordu, ani bir hareketle kafasını sağa sola salladı ve düşünceleri bir anda yok oldu. Evin kapısına geldiğini fark etti, anahtarı yavaşça çıkardı, kapının deliğine soktu, tüylerinin kabardığını hissetti. Her gün aynı rutin ayinini bu kapının önünde yapıyordu. Kapıyı açtı, lanetli bir mezara girer gibi adımlarını dikkatlice attı oysa her gün aynı odaya giriyordu. Paltosunu çıkardı, dolabı açtı, atıştırmalık yiyecekleri ve düşüncelerini engellecek alkolü çıkardı. Ahşap masasına baktı, üzerinde onlarca yazılmış sayfa duruyordu. Dün içtiği içkilerin yanına elindeki koydu, sandalyesine oturdu. Kalemlerin yanında duran gözlüğünü taktı, ucuz biranın kapağını açtı ve boğazı yanana kadar içti. Yiyeceklere göz gezdirip hızlıca atıştırdı, tekrardan birasını aldı ve bu sefer boğazı daha çok yansa da durmadı. Boğulana kadar içti, gözlerinden gelen yaşları bira şişesiyle sildi.

Kalemi eline aldı, işte yine o acı zehir damarlarında dolaşıyordu. Canının acısı kalbinden taşıyordu ve önce parmaklarına, oradan da aklına ilerliyordu.

Beyaz sayfaya kalemi dokundurdu.


Bütün gücümle ölmek istiyorum, ilkin bileklerimi kesmek sonra sessizce beklemek... Kanın ılıklığını parmak uçlarım hissetsin istiyorum. Adım Temmuz, korkmuyorum. Sadece bir acı hissediyorum, kapanmayan bir yaranın acısı. Neden kapatamıyorum? Kafamın içinde bir ben daha var; susmuyor, susturamıyorum.

Sanki sarılsam geçecek bu acı. Kime kendi kendime her gün bu soruyu soruyorum? Denklemi olmayan bir matematik problemi gibi kalıyor sorularım. Her gün onlarca insanla tanışıyorum, neden bu kadar çabuk sıkılıyorum insanlardan? Oysa herkes ne kadar iyi olduğumdan söz ediyor. Adım Temmuz, ben kötü olmak istiyorum. Dünyada iki tür insan vardır; kötüler ve diğer enayiler, ben iliklerime kadar kötü olmak istiyorum. İyi insanlardan kaçıyorum. Âşık olmak istemiyorum, insan ilk yarayı yedikten sonra diğerinin kaldıramaz.

Geçen gün o kadından bu sebepten mi kaçtın? Hani sana aşığım demişti! Kendi kendine güldü Temmuz, insan nasıl da belli belirsiz kendiyle konuşuyor. Evet, dedi. İnsanlardan kaçtığım gibi o kadından da kaçtım çünkü yavaş yavaş tanımaya başlamıştı beni, sürekli sorular soruyordu oysa ben kendimi anlatmasını sevmezdim. Neden bana hediye almıştı oysa hiç takmamıştım aldığı hediyeyi. Ne olduğunu bile unuttum.

Temmuz birasından bir yudum daha aldı, cebinden sigarasını çıkardı, derin derin dumanı içine çekti oysa bu odanın dışında ne sigara ne içki içiyordu. Bu oda Temmuz'un ruhuna ağır geliyordu. Yine ani bir hareketle “Ölmek istiyorum!” diye bağırdı. Masa biraz sallandı oysa Temmuz da biliyordu ölemeyeceğini...