Nesrin’e son mektubumu da yazıp cebime yerleştirdim.Savaş alanından 1 km kadar uzaktaydım.Silah ve top seslerine alışmıştım lakin insan iniltileri… Rüyalarımda kalmayarak günlük hayatta da susmak bilmiyorlardı.Evet Nesrin’e veda mektubumu yazdım.Son kez olduğunu biliyordum.Nefes alırken, onu bıraktığım halde hatırlarken, onu sevdiğimi söylerken ve bunlar hatırımdayken ona veda ediyordum.Denk geldiğimiz bu yüzyılı biz seçmemiştik,bu savaşları,yeniden kurulan düzende yok olmayı biz seçmemiştik Nesrin ama belli ki o bizi seçmişti.Bir şeylere layık görecek ki bizleri alıp bu sahneye fırlatıvermişti.Karşıdan ayak sesleri yaklaşıyor ve ben seninle hala Galata’ya mı yoksa Gülhane’ye mi gidelim kavgalarını veriyorum.Güneşli bir günden grili atmosfere geçişimize hayret ediyorum.Ha bu arada seviyorum seni Nesrin.Senin dediğin olsun Galata’ya geçelim. Ordan da yürür sahile ineriz.Elini tutabilir miyim Nesrin? Sesler daha da yakında .Bizimkiler yerlerinden kaçmaya başladı.Gitmiyorum Nesrin gidemiyorum.Artık gidilecek yer ben de mevcut değil.Evlerimizden kilometrelerce uzağa kurtarılmaya getirilen bu topraklarda kendimizi kaybettik Nesrin.Belki de milyonlarca kayıptan sonra bir gün bir ülkede bir müzakere de adını sizlere duyurulacak bilmem hangi antlaşmada barış sağlanıldı diyilecek Nesrin.Ve bizler evlerinden kilometrelerce uzakta ki bizler aklımızda hayaller ve sizlerle bi yerlerden bu işe de güleceğiz.Seviyorum seni Nesrin.Sen de beni sevdiğini söylemiştin.Sesler kesildi ve ben karşımda duran askere bir sırrımı veriyorum.Onu seviyorum diyorum.Onu çok seviyorum.Ve ölüyorum Nesrin.