kaldığım suskunları; yanıltır sandığım dünyanın, kuytu sokaklarını adımlarken, rastladığım pazar tezgahları arasına sıkıştırıp, 'üçe beşe, olmadı eşantiyon verirler' diyerek yelteniyor ellerim. parmak uçlarıma saçlarımdan hayli dolaşık yığılmış, uzamış uzanmış, birikmiş, 'ne çökmüş kahretsin!'...sessizce bırakayım diyorum; cami avlusuna terkedilmiş kimsesiz bebeler düşüyor aklıma, saçmalıyor, benden özgür kaçak bir kaç hücre besbelli...uzanıyor, tıkıştırıyorum bir kaç kelime, büyük harfler sığmıyor eski tahta aralığına, kısaltıyorum boylarından, seslilerin altını kısıp susmalarına izin veriyorum sakince..sekiz, on beş, elli hop pisi! nerden çıktın demeye varmadan dilim, bir eda bir çalım, iki mırr tıktı lakıdıyı kursağıma. serzenemedi di/e/llerim. 'burasi zaten kalabalık ekleme fazlasını' dedi, 'var yoluna,senin olan seninle kalmalı'...peki bilge bakışlım..eyvallah..öz/

şubat/ on sekiz

#sokakarası