Benim bir Gülsede (Gülsade) Gelimi'm var... Gelimi, Ege/Akdeniz yöresinde yenge anlamında kullanılır; aslında babamın gelimisi ama ben de kendimi bildim bileli gelimi derim.


Hani toplumda "yiğit kadın" derler ya, gelimim de öyle bir kadındı... Sözü dinlenir, sözünü dinletirdi. Varlığı sevgiyi ve saygıyı birlikte taşırdı. Rahat yatsın…


Kapısı babaannemin evine giden yola bakar ve ben o kapıdan bir günden bir güne selamsız, güler yüzsüz geçtiğimi hatırlamam... Ne babamı evlatlarından ayırırdı ne de beni torunlarından... Babaanneme gitmeden ona giderdik hep… Hep sarılırdı, öyle kollarını dolamaktan bahsetmiyorum, tutar yüreğine sığdırırdı.


Nedense bastonunu hiç unutmuyorum. Ulu çınarların dallarına destek koydukları gibi desteğiydi bastonu ama bir o kadar da onu yüceltiyordu işte…


Seksenli yaşlarını sürüyordu o zaman... Hakkari/Çukurca'ya askere gideceğim belli oldu. Kalktım, köydekilerle vedalaşmaya gittim. Herkesin içinde bir korku, vedalaşır gibi bakıyor herkes gözüme... Kısa süreli göz temasları sonrası önce gözler kaçıyor, sonra bedenler… Kimse dillendirmeden herkes bir korku büyütüyor. Geldim gelimimin kapısına ve eğildim, elini öptüm. Birden avuçlarıma bunu bıraktı. "Bu benim sana Allah ödüncü, bunu sana verdim; sağ salim gideceksin sağ salim döneceksin, bunu geriye yine sen getireceksin bana. Beklemek hep zor." dedi.


Böyle kadınların her zaman bir bildiği vardır. Neler yaşadım Çukurca'da, başıma neler geldi. O dağlarda, yollarda neler çektim ama geri döndüm...


“Allah ödüncü.” dedi, içine sinmez diye askerden gelir gelmez Gülsede Gelimi'nin kapısına vardım. Yine kapısının önünde, bir yıl daha yaşlanmış haliyle duruyordu. Göz göze gelince hemen elini öptüm, hemen sarıldı, hemen koydu yüreğine… "Geldim, dediğin gibi emanetini yine sağ salim ben getirdim sana." dedim... Tuttu, yanağımdan sevdi. "Şimdi de bunu evladına emanet edeceksin, benden sana bir hatıra kalacak. Ben onu sana geri getir diye vermedim, onunla sağ salim gel oradan diye verdim. Göz yolda beklemek ağır." dedi...


Ne ağlayabildim ne konuşabildim. İçinde ne olduğunu o zaman sordum. Biraz buğday, biraz tohum... Dualar okumuş içine gönlünce... Sağ olsun kokusunu, korkusunu sindirmiş. Şimdi çocuğuma saklıyorum...


Çocuğum gelimimi hiç göremeyecek ama o koca çınar kurdu bile bağını… Zamanı gelince teslim ederken gelimimin emanetini, aynı teslim aldığım gibi boğazımda bir düğüm, belki gözümde minnet dolu birkaç damla yaş ile teslim edeceğim. Rahat uyusun…