Ey zihnimin bulanık denizine taş atan, seni de ben yaratmadım mı ha? Gelip geçen bir gölgeydin yıkık duvarlardan, zihnimin çarkları arasına ben soktum seni. Lime lime doğrayıp bir dost yaratmadım mı senden? Ey zihnimin bulanık denizine taş atan, mengeneyle bükülüp daralan kıvrımlarımın arasından ben çekip çıkarmadım mı seni? Binlerce yılın fısıltıları arasından paslı bir cımbızla çekip çıkarmadım mı? Ey zihnimin bulanık denizine taş atan, seni de ben yaramadım mı ha? Kanlı bir kundak, iğreti bir kamburla bana hercümerç rüyalar getirmedin mi? Siyah, kirli tırnaklarındaki kan benim kafamdan süzülmemiş miydi sanki? Boynuma taktığım ilmek, damarlarıma dayadığım kör bıçak, bağırsaklarımı delen blisterlar senin armağanların değil miydi, seni de ben yaratmadım mı ha?

5 yıl önce "Dünyanın binbir türlü hali var, bu da bin ikincisi," diyerek başladığım romanım bugün yayında. Ölümün karşısında yaşamın gülünçlüğünü anlatırken yıprandım, yıprattım, hırpalandım ve hırpaladım. Ve sonuç olarak sizlerleyim.

Afiyet olsun...

Kaygılarımla...