Kendimi oldum olası sıradanlığın karşısında

Aynaya tersten bakan biri gibi hissettim.

Toplum ve yaşadıklarım beni böyle biri olmaya sürükledi.

Fikirlerim gerçekle sahteliğin ortasından bir hayale atlıyordu,

Kimsenin düşüncesiyle uyuşmuyordu.

Belki samimice sevildim, belki dürüstçe nefret edildim.

Bunu işler zıvanadan çıktıktan sonra hiç önemsemedim.

İçimde harlanan derin bir cehennem varken

Hislerimi başka yöne veremezdim.

Veremedim de zaten.


Zaman zaman beynimi ısıran düşüncelerimi usulca,

Yeri geldiğindeyse bağırarak dile getirdim.

Ama sonuç vermedi çünkü ben onların gözünde delinin tekiydim.


Şimdi bedenim bir insan ömrünün yarı yaşı kadar.

Ruhum ise hala yolun başında; onu neden büyütemedim bilmiyorum.


Çok yorgun ama.


Şu içine tükürülesi dünyada yüzüne tükürülesi onca insan var ki...

Hangi birini adalet kefesine koysam bilemiyorum,

Teraziyi bile günahlarıyla bozar bunlar.

Yanlışları o çok dert ettikleri kilolarından bile fazla

Hatta kınadıkları insanların ağırlıklarından.

Nefretleri o çok hayran oldukları görünüşlerinden bile daha çok göze batıyor, ya da alay ettikleri insanların vücutlarından.

Kalpleri ise koca bir orman yangının kara dumanları gibi,

Semaya yüksekle kainat karanlığa gömülür.


Ufukta aydınlık görünmüyor güneş yaşama darıldı.

Gözler bakıyor ama görmüyor, çoğu kör taklidi yapıyor;

O yılan size dokunmasa bile içlerinden biri illa ki ısırır.


Birilerinin eli hala üzerimizde ve ben gitmek istiyorum buralardan.

Ama yollarım ne tarafa çıkarsa çıksın bu öfke her yerde.

Gidiyoruz kapılmışız bir savaş seline.

Kıyameti vaktinden önce uyandırmışız.

Evet kıyamet kötülüktü, kötülük ise yürekteydi.

İnkar etseniz de etmeseniz de hakikat acı verici bir tufandı

ve en büyük kıyamet insandı.