Sırtımda parka sandığım bedenimi taşıyorum.

O da kendini değil, boynumun üstündekini taşıyor.

Bazen düşünürüm, acaba boynumun üstündeki olmasa daha rahat eder miydim?

Olabilirdi aslında; ızdıraba düşüren düşüncelerden kurtulmak, araştırmamak, düşünmemek...

Hem baş ağrımdan da kurtulurum, canıma tak etti bu meret... Neden yoruluyorsun düşünmekten boynumun üstündeki?

Çözümü ilaç demeyin sakın... Benim iyi edemediğimi kim ne etsin?

Ne diyorduk? Boynumun üstündeki ve dertleri...

Bitmiyor ki dertleri dostlar, uyutmuyor, bir kere gözlerimi açamazken geceye ışık oluyor.

Susmuyor, asla susmuyor... Yaş aldıkça azaltırken konuşmayı, o konuşmaktan da sıkılmıyor.

Daima tetikte meret, sıkıysa kandır bakalım; balyoz gibi iniyor tepene, ''gerçeği biliyorum'' diyerek sırıtıyor yukarıdan.

Bunlar yüzünden kurtulma düşüncesini geçirdim işte dostlar. Ama ne göreyim, geçirir geçirmez lafı gediğine oturttu bizimki:

"Hey, aşağıdaki; senin bu dertlerinin asıl nedeni boynunun üstündekini kullanmamayı seçenler, seni delirten onlar.

Izdıraba sürükleyen, ruhunu sömürenler. Şimdi de sen onlardan mı olmak istiyorsun? Çözüm nedende aranır mı hiç akılsızım benim..."