Verdiği savaşın,çabaların sonuna geldiği vakit bir an duruldu. Kalbi henüz zihninin odalarına doluşmadan hemen önce,bu sonun onu rahatlatacağını düşünmüştü lakin ihtirasla yanıldı. Aşk denen şey, insanın her ne kadar bütün zerrelerini fark etmesini sağlasa da bugünlerde attığı adımların dahi ona acı vermesi çok zoruna gidiyordu.Kendini unutturmak adına yaptığı her şey,tekrar o kadında son buluyordu. Aşk ateşini yüreğinde yakarken çokça üşüyordu ve ısınacağından çok emindi ama alevler gün geçtikçe kızardı. Isınmasına ısındı ama artık bu sıcaklık onu yakıyor ve acı veriyordu. Üstelik söndürmeye de gücü yetmiyordu. Gözünden düşen her damlanın cızırtısını aşkla yanan yüreğinden çıkan yankılarda duyuyordu. En acısı da bugün hala,o kadını daha da çok sevmek istiyordu. Onunla tanışan,yüzündeki tebessümü gören ve sesindeki sıcaklığı hisseden herkesten ölümüne korkuyordu. Ölümüne korkuyordu onun gördüğünü biri fark eder diye. Bugünlerin hastalıklı aşklarına inat, o kadına dokunmak değil, hediye ettiği kitaplarda ve yazdığı mektupta,parmak izlerinin birbirine değmesi bile onun kalbindeki alevi daha da şiddetlendiriyordu…