neden sonra tarifsiz bir çığlığa boğulmuştu. siktir lan dedim, böyle edebiyat mı olur! gözümü ayırdım kitaptan, adamı kesmeye başladım aynadan. asansörde iki kişiydik. iki kişi kalmak en çok asansörde sıkıntı yaratır. sen, yanındaki, aynadaki sen, yanındakinin aynadaki... dört görüntü beraber gerilir. aslında aynadakiler gerilmez, diğer ikisinin gerginliği onlara yansır. emaneten beklersin asansörde. yavaşça o da beni kesti. aynadakiler mi göz göze geldi, biz mi orası biraz hayal dünyasında içbükey çelişki. tuttum nefesimi ve biraz daha yaklaştım adama. aklıma derin bir soğuklukla elimdeki küçük şişi tam da ensesine sokacağım anın mutluluğunu getirdim. çok uzaktan değil yakın bi yerden getirdim, pek de yorulmadım. ensedeki şiş. sonra ikinci ve kesin bi hamleyle köküne kadar soktuğum o penaltı anı. durdu asansör, ineceğim kata geldim. şişi tekrar sıktım elimde iyice. biri, belki de bir çocuk, 4.kat tuşunun yanına BEN10 stikerı yapıştırmış, yeşil renk hakim. altıncı kat tuşu en çok kullanılan tuş olmalı dedim içimden, en çok o yıpranmış. efendim! dedi adam. efendim dedim ben. az önce içimden geçirdiğimi sandığım cümle basbayağı adamın ensesinden aşağı dökülüvermiş dudaklarımdan. “iyi günler mösyö" dedim. Mösyö nereden çıktı bilmem, ben asansörden aniden çıkıverdim. şişi cebime koydum. annem benimle asla gurur duyamayacak dedim, tam yanımda duran kırmızı yangın söndürme tüpüne bakarken. bunlar neden kırmızı acaba, diye düşündüm. yeşili, mavisi, sarısı olsa ne güzel olur. mesela pembe bi tane alırdım anneme. yoruldum.
ensedeki şiş
Yayınlandı