Mavi bir aydınlık süzümlenir dağların karanlığına,

Ve bizi ayıracak felaketlerin gün doğumuna.


Bak ve gör!

Bu gelenler yassı tohumları nefretimizin.


Bak!

Uzak yellerin bizde yarattığı fırtınalara,


Ve gör!

Enkazını bizde bırakan şu muson coğrafyasına!



Ayrılığın birçok çeşidi vardır derler

bu terk edilmiş surlarda,

Ve kayalar küskün kalır çamurdan putlara...


Uçtan uca yürünen iki yol;

Aynı doğrultunun iki ayrı oylumunda.


Ben birden,

Ben birden oluveririm,

Ben birden, gecenin içinden geçen,

Ve silüetini ayın çehresinde yaratan 

bir kavak ağacı oluveririm,

Yapraklarım yalnızlığın uğultusu, 

Köklerim sensizliğin uzantısı...


Düşüveririm yapraklarından anaç toprağına,

Ve binbir tohum olur biterim 

Karınca yuvalarında...


Bak ve gör!

Bu çektiğin benim sararmışlığım,

Kanla yıkanmış toprağına


Bak!

Yüzsüzdür gerçekleşecek hadiselerim,

Ve bir vukunun hissidir sende oluşan.


Gör!

Bu dünyanın başının üstünde yer edinen misafirlerini,

Ve elmadandır canımızın tatlılığı...