Alıştıklarımızla kalmayı öğreniyoruz zamanla. Onunla yaşamayı. Ben kabullendim mesela gidişini, peki ama sen? Dönmemeyi kabul ettin mi? Gözlerin alıştı mı karanlığa, aydınlığı unuttun mu? Nasıl öğreneceğim bunları bilmiyorum. Bir balyoz yiyorum kafama sık sık. Ve aklıma sen geliyorsun. Her acıda ölümünü hatırlıyorum. İnsan en fazla bir kez ölebilir. Gidenler kalanlar için her gün yeniden ölüyor galiba. Çünkü her yeni sabah, yeni bir yoksulluk. Sen yoksunluğu. Günler, aylar geçti. Yıllar da geçecek biliyorum. Mevsimler kaç kez daha değişecek senden sonra? Kaç yaz daha sensiz sahile yürüyeceğim. İki top dondurma alıp denizi dinleyeceğim? Sahi en sevdiğin dondurma neliydi? Unutmuşum. Ya da hatırlamak istemiyorum, her dondurmacıya gidişimde varmışsın gibi dondurmanı alıp beklememek için. Ellerime akıp yok olsa bile senin yerine bir başkası almasın istiyorum. Olsaydın senindi çünkü. Hep senin kalsa olmaz mı?
Seni alan rüzgâr beni halen üşütüyor. Donuyorum sonra yeniden eriyorum. Kutuplara gidersem hiç erimem sanıyorum. Lakin hep eriyeceğim. Sadece senin güneşinle donmaktan kurtulabilirdim. Artık başka bir güneş doğuyor üzerime ve ben her gün yeniden donuyorum...