Kitabı okumaya başlamadan önce hakkında çok fazla övgüye şahit oldum. Kanat Güner’in ölüm haberini okuduğumda da çok üzülmüştüm. Okuyan kişilerin gerçekten farklı bakış açısına sahip olmasından mı bilmem -ki aynı anda o kadar kişinin çok benzer düşüncelerde olması garip- kitabı okumadan önce ben, yazarın hayatında çok fazla kötü olayların olduğunu, o kadar yaşanmışlığın üstüne eroine başladığını düşünmüştüm ama kitabı okuyunca fark ettim ki sadece bunlar değil. 


Eğitimli, mesleği olan bir ailenin çocuğuymuş; çocukluğunda yaşadığı ebeveynlerinin boşanma süreci ve babasının onu hiç affetmeyeceğini söylemesi çok zor tabii. Babasız olmaktan bile kötüdür belki de babanın sana karşı duvar örmesi. Ama diğer yandan okuduklarımdan görüyorum ki yazar sürekli uyuşturucu kullanmak için bahane üretmiş adeta. İnsanları kıyaslamamak gerek, tamam kabul, ben de katılıyorum buna ama her insanın bunu kendisi için yapması gerektiği düşüncesindeyim. Örnek verecek olursam; kitapta annesiyle babasından nefret ettiğini -öyle tahmin ediyor, emin değil nefret ettiğinden-, bu yüzden de kendine yaptığı her kötülükle onları cezalandırmaya çalıştığını söylüyor. Kitabın ilerleyen bölümlerinde ise ilk eroin krizinden hastaneye yattığında babasını arıyor. Babası hastaneye gelip işlemlerine yardımcı oluyor ve anlayışla karşılıyor yaşadığı durumu. 90’lı yılların Türkiye’sinde sahip olabileceği en iyi aile diyemem ama kötü bir aileye, anlayışsız bir aileye sahip değildi okuduklarıma bakacak olursam, aynı zamanda gözlemlerime. (90’lı yıllara göre gözlem yapamam tabii ama 2000’den sonrası için bile durum böyle.) Ya ailesinden nefret etmek için sebep aradı ya onların kendisinden nefret etmeleri için çok uğraşarak aynı şekilde karşılık vermeye çalıştı ya da kitabında dile getirmediği sebepler var, ki bana soracak olursanız böyle bir ihtimal olası değil. Çünkü yazar bu kitabı ölmek için yazdı. Kolunda şırınga varken henüz değil diyerek, tüm çıplaklığıyla hayatını ve kendiyle benzer hayata sahip olanların sesini duyurmak istedi. Girişinde dile getiriyor: “Hey millet, ben ölmeye karar verdim.”


Bu kararına rağmen kitabın sonraki sayfalarında intiharını ertelemek için elinden geleni yapacağını söylüyor. Ya kitabı yazmanın -ailesinin onun hakkında söyledikleri gibi- gerçekten kendisine çok faydası oldu, bir süreliğine de olsa ya da kendiyle çelişiyordu.


Sürekli sevgi arayan biri için çok sabırsız biriyle karşılaşıyoruz kitapta. Çünkü gerçekten bir şeyi istiyorsak sabretmeyi öğreniriz. Denemekten korkmayız, bekleriz ve bekleriz... Ama yazarda bu yoktu. Kendi de dile getirdi sabırsız biri olduğunu.

 

Son olarak kitapla ilgili değinmek istediğim nokta; yazar eroine kendi isteğiyle başlıyor, başına gelecekleri diğerlerine kıyasla kat be kat iyi biliyor belki de. Ama yine de kafaya koyduğu için başlıyor. Çünkü o özgür ve kafaya koyduğunu yapan biri. Öncesinde de söylediğim gibi, kendini avutmak için sevgiyi aradığını söylüyor ama sadece bu değil. Bir şey daha var; yalnızca kendisine zarar vermesi, başkalarına değil. Her satılan uyuşturucudan elde edilen para, işin sonunda bu dünyadaki en kötü insanların eline geçiyor. Ve bu insanlar sadece uyuşturucu satmakla kalmıyor. Organ mafyacılığından tutun, savaş destekçiliğine; hayvan ticaretinden, insanları zorla çalıştırmaya ve seks ticareti için esir tutmaya kadar... Haberimiz bile olmayan dahalarıyla da... Alıp içilen her bir seferdeki uyuşturucuyla dünyadaki tüm kötülüklere katkıda bulunuyorsunuz. Eğer yazar gibi sadece kendine zarar verdiğini düşünüp içecek olan veyahut da içmeye devam eden varsa sizi vicdanınızla baş başa bırakıyorum. Gerçi bu kitabı okursanız içeceğinizi sanmıyorum. Kitabı alaycı bir şekilde yazdığını söylüyor yazar ama aksine o kadar ciddiyet yüklü ki kitap... Düşünün ki acı bile çekmiyorsunuz, kimseye acıma duygunuz kalmıyor. Yemek yemek, bir şeyler içmek, kitap okumak -odaklanamadığınız için okuyamıyorsunuz zaten-, seks yapmak... Bunların hiçbiri size bir anlam ifade etmiyor, heyecan uyandırmıyor çünkü artık bunlara ihtiyacı yok vücudunuzun. Onun en öncelikli ihtiyacı eroinin kanınızda olması ki eroin eğer geriye kalmışsa son birkaç parçanızı da yok edebilsin. Eroin vücudunuzla bir olup benliğinize savaş açıyor.

 

Yazılanlardan bağımsız olarak kendi çıkardığım bir sonuca değinecek olursam, yazar hiçbir zaman sevgiyi aramadı. Eğer ki bir şeyi aramışsa o sevgi değildi, “umut”tu. Sevgiyi arayan bir insanın umuda sahip olması gerek, yoksa bulamaz. Yazarın ise hiçbir şey için umudu yoktu sanki. Olmasının bir anlamı yoktu gerçi...


Yanlış şeyi aramış, yanlış seçimler yapmış ve sonucunda da tam olarak kendi tahmin ettiği şekilde son noktaya gelmiş bir insanın hayatı...