“Son günlerde’' demeyeceğim ne kadar istesem de çünkü bu hâl bende yaklaşık en az bir yıldır var.
Yaklaşık bir yıldır sadece stok yapıyorum. Ama ne stoğu?
İzlenecek kişisel gelişim videoları, okunacak yazılar, izlenecek filmler, alınacak kitaplar listesi, dinlenecek podcastler,
indirilip denenmemiş herhangi bir işlevdeki uygulamalar, tazelenmeyi bekleyen eski arkadaşlıklar, değiştirmeyi çok istediğim alışkanlıklar...
Hepsi de kategorilenmiş ve her geçen gün üzerilerine yenileri eklenmekte. Hepsi de çok merak ettiğim "mutlaka" dediğim içerikler. İhtiyacım olduğuna çok inandığım içerikler, ihtiyaçlar, yapılacaklar.
Uzun zamandır izlemek, okumak vesaire yerine habire yenilerini bulup listelerime eklemekteyim. Biraz bilinçli, biraz bilinçsizce yaptığım bir şey bu ve alışkanlık olmak yolunda gidiyor.
Hatta bunun üzerine şunu da ekleyebilirim ki okumaya başladığım ne varsa yarım kalmakta, ne kadar etkilenirsem etkileneyim daha sonra tekrar baştan okunmak üzere bir kenarda beni beklemekte. İzlemeye başladığım ne varsa yarım kalmakta. Değiştirmeye başladığım ne varsa pes etmekteyim. O an ihtiyacım olsa da başka zamana, daha çok verim alacağım bir zamana saklanmakta!
Uzun bir ihtiyaçlar listem var mesela. Sorsan hepsine çok ihtiyacım var. Lakin ben ne yapıyorum? İhtiyaç duyduğum şeylere gerçek anlamda ihtiyaç duyacağım durumlardan kaçıp onun yoksunluğunu önemsemiyorum. Aslında bana iyi gelecek her şey erteleniyor ben tarafımdan.
Bunların zaman zaman farkına varıyorum ancak yazdığımda durumumun vahametinin farkına varıyorum.
En çok da elimdeki imkânlarım bu ertelenmişleri gerçekleştirmeye, stoklanmışları kullanmaya yettiği hâlde bunları yapamıyor oluşuma üzülüyorum hatta yanıyorum. Neden "yapmıyorum" değil de "yap-a-mıyorum" diyorum?
Çünkü artık benim kontrolümden çıkmış gibi her şey. Bazı şeyleri istesem de yapamıyorum. Yapacağım diyorum ve eyleme geçiyorum lakin bir haftaya kalmadan nasıl olduğunu anlamadığım bir şekilde mücadelemden vazgeçiyorum, eski hâlime dönüyorum.
Gerçekten hayatımı tek başıma kontrol edemiyorum. Ama kimsenin hayatıma karışmasına, yardımcı olmak adına yapacaklarına razı değilim.
Ortada büyük bir sorunum ya da sorunlarım var ve bunları tek başıma halletmek istiyorum. Bunu yaparsam ki yapacağıma inanıyorum -bu da ertelenmiş bir inanç diyebilirim- kendimde olmayan güvenim de yerine gelecektir.
Buraya yazdıklarımın mutlaka eksik olan küçük detayları vardır. Ama güzel tanımladığımı düşünüyorum yazarken.
Anlatırken öyle olmuyor ama. Daha çok detayı es geçmek zorunda kalıyorum ya da istemeden geçiyorum. Cümlelerimi toparlayamıyorum anlattığımda.
Bu yüzden yazmak güzel şey. Seviyorum, sadece kendimi anlatmak için yazsam da bir edebi değeri olmasa da yazdıklarımın. Benim için değeri var ya o bana yetiyor.
Hatta genelde bu tür, kendimi tahlil ettiğim yazılarımda kendimi anlıyorum, kendime kendimi anlatıyorum bir nevi. Kim ne der, ne düşünür demeden.
Evet, günlüğümü bu kadar övdüğüm yeter sanırım. Bazen yazarken de ipin ucu kaçıyor. Oradan oraya atlıyorum falan anlattıklarım yarım kalabiliyor.
En başta kullandığım ifade "stok yapmak" idi. Aslında olan ise ertelemek. Bunu kabul etmekte zorlandığım için hâlâ çok kullanmıyorum ertelemek ifadesini. Ertelediğimi kabul etmedim bir süre hatta. Sonraları ise acı bir şekilde anladım ertelediğimi. Ertelememin bir sebebi daha var ki onu yazmadan geçemeyeceğim.
Takıntılarım. Evet bir iki takıntım, benim hayatı kaçırmama neden olmakta. Bu takıntıların tam bir ifadesi yok aslında. Varsa da söyleyemiyorum. Neyse.
İçim sıkıldı yazının sonlarına doğru. Bugünlük bu kadar yeter o zaman...