Her şeyi yakıp yeni bir savaş icat etmeli

Çelimsiz şimdiden geçmiş gelecekler için

Asılan bir surat veya yakılan bir ev…

Hepsini bir ontolojik vakumda eritmeli

Salaş bir hapishanede

Yaratıkların arasında en haklı bir savaştır

Sözlerle yaşamak ve yaşatmak

Kaçıp kurtulanlar kendi ayağıyla buraya geldiğinde

Bulacakları yine yalnızca kendi suretleri olacak

Tarifsiz bir düzmece sendromuna kapılıp yaşanırken

Mükemmel sessizliğin ortasında boşlukla birkaç kaçamak

Kayıp ülkeler, düşler ülkeleri… o anda hepsi gerçek

Yine de sonuç bir ontolojik vakumdan

Düşmüşlükten ötesi değil

Ne var ki bunun için bile yaşanır

Her gün hareketsiz duran bir ışığın altında

Çaresiz bir ayak bağında

Plastiklerin arasında

Gerçekliğe en yaklaştığım anda

Gördüğüm tek şey kendim ve mükemmel boşluk

Zifiri siyahlıklar arasında

İnsan eşek-i mahlukattır

Hiçliklerden yamanmadır

Anlamsız sözcüklerin arkasına kapanmadadır