Öyle yalnız, öyle dokunulmamış küçük bir bakire gibiyim ki; özgüvensizliğim tırnak aralarımdaki kirler gibi birikiyor her geçen gece. Yapmak istediğim çok şey var, okumak istediğim çok kitap ve sevişmek istediğim çok vücut. Her biri gözümde büyüyor, büyüyor ve kocaman bir dağ olup bedenimi ve ruhumu ürkütüyor. Gencim, eser miktarda güzelim. Yetmez mi? Yetmiyor. Beş yaşında, annesinin eteklerine sığınan bir çocuk gibiyim dünyaya karşı. Ben böyle değildim. İyi değildim yine ama böyle de değildim. Canım isteyince yer, canım isteyince içer, istersem sevişir, istemezsem nah çekerdim. Tatmadığım haz kalmamıştı hayatta. Mahallelerde dedikodusu geçen "Fazla lüks yaşadı, artık hayattan zevk alamıyor." denen o zengin çocuğu ben miyim? Biliyorum değilim. Zaten lüks yaşamak için fazla çingene, bir şeyleri tüketmek içinse fazla neşeliyim ben. Biraz da dengesizim, denge denen zımbırtı ile aynı evreye giremedi bir türlü yıldızlarımız. Astrolojiden de anlamam. Mazur görün. Fakat geçecek, güzel günler yüzünü gösterecek ve bu kız yine içip içip masalara çıkacak, yer yerinden oynayacak!