İnsan iç ile dışın eşiğinde gri bir hareketsizliği barındırır. İç ulaşılmazdır. Bu ulaşma -ancak-olursa yok edilmesi gereken bir illüzyondur.

Dış ise katılmadığımız sınırsız bir uzamdır. Dış, kendini içten ve "eşikte" bulunandan azat etmiş bir var oluştur. Bu öyle bir var oluştur ki yakalanamaz.


Bir filme dokunamazsınız. Mesafenin sonsuzluğu...

Başka bir bedende ya da başka bir zihinde anlam yoktur. Var oluşun gri bulutları mavimsi gökyüzüne aldırmaz. Var olurken istemin sonsuz tersine dönüşü gerekir. İstememek isteği... Bu iç ve dış, sonunda iki yakanın bir araya gelememesi sonucunda o kadim yere döner; sessizliğin eşsiz imkanına. Her başlangıç sonu içinde barındırır, her oluş yok oluşu içinde saklı tutar. Eşikteki sadece katlanılmaz olana gözleriyle, usuyla bütünsel bir ızdırap ile katlanmak zorundadır. Çoğu zaman bilinçli olmamamızın senedi yarı uyurgezer halimizdir. Bilinç ancak ani ve beklenmedik olan ile ayrılabilir, gündelik sönümlemeden. Eşik bu oluşun temkinli bir gidiş gelişini içerir. Ama asla ileri ve geri yoktur çünkü kendini böyle var edebilir eşikteki, kendine eşlik ederek.