Ruhum karada boğulan Yunus'a benzer
Fakat beni kurtaracak Tanrım da yoktur.
Eşikte bekleyenin muradına ereceğini söyler hemen her derviş. Eşiği geçene kadar ya da eşiğe gelene kadar neler yapmamız gerektiğini kendimiz bilmek zorundayız. Hangi yoldan geçecek, hangi yolu bilecek ve hangi yola revan olacağız bunlar bizim bileceğimiz şeyler. Peki ya o yollardan geçip eşiğe varamazsak? Beklememiz gereken yere kadar geleceğimizin bir kesinliği var mı?
Bize ne kadar ömür biçildi bilmiyoruz. Esasen biçilen ömrü nihayete erdirmek bizim elimizde fakat bunu eyleme geçirmek de günah. Bir şeyin günah olduğu yerde cazip gelmesi lazımken bize ölüm ürkütücü geliyor. Tam da bu sebeple ruhumu karada boğulan Yunus'a benzetiyorum. Ölmeyi göze alacak kadar cesur, yaşamaya alışacak kadar da hain değilim.
Aklım ermeye başladığı günden beri -ki ne zaman erdi emin değilim- dünyaya geldiğime pişmanım. Yaşamın kendisini sevecek kadar neşe dolu olmak bana bir tür ütopya geliyor. Yaşım gereği henüz hiçbir şeyin farkında olmayabilirim ama etrafımda ki yaş almışlara bakıyorum da yaşamak gerçekten azap verici. İnsanı yoran, insana lanet ettiren hatta insanı yoldan çıkaran bir şey. Hâlbuki insanın yola girmesi, yol üzerinde sebat etmesi istenir. Peki hangi yolun insan için iyi olduğunu nasıl bileceğiz? Hissederek, alışarak, deneyerek ya da vazgeçerek. Hangisini yaparsak sırat-ı müstakim olduğunu bileceğiz? Kaç gece daha geçecek, kaç asır daha bitecek kaç insan daha yolun ortasında çaresizce bekleyecek?
Hiçbir sorunun cevabı bende değil. Ben zaten bunları kuru bir edebiyat kaygısı ile yazmıyorum. Sadece hikayenin kendisi ile meşgulüm. Yunus boğulmak üzere iken Allah onu kurtardı. Şayet hikâye tersi ile neticelense burada bir şeyler ters gitmiş olmayacaktı. Ama ya ben, ya biz, bizim karada boğulan ruhumuza Tanrı'nın kelamı var mıdır? Elbette vardır fakat bunu bulacak feraset biz de yok ya da nasıl bulacağımız konusunda eksiğiz. Yaşamak bir çeşit akıl noksanlığı benim için. Peki ama nasıl oluyor da Nazım "fevkalade memnun oluyor dünyaya geldiğine"? Dünya memnun olunacak bir yer mi?
El cevap, eşiğe varamazsak bilemeyeceğiz. Eşiğe varmadan yaşamaktan vazgeçersek... bu bir muamma...
Eva
2024-09-18T17:02:13+03:00Yaşamak istekten çok bi sorumluluk sanırım. Sorumluluktan da memnuniyeti sorumluluğu yerine getiren değil. Yerine getirmesini bekleyenler veya bekleyen arar. Yaşamından memnun olanlar elbet vardır ama onlar zaten bu tarz soruların peşine düşmemişlerdir. Onlar için olağan süregelen bi rutin var bizler ise tüm bunları sorgulayanlar olarak düşüncelerimiz arasında boğulanlarız.. Belki de yaşamayı beceremeyenlerizdir kim bilir...