Bu melankoliden sıkıldın. Kolay gözüken şeylerin delirtecek raddede tekrar gerektirmesinden sıkıldın. Gereksiz tıkanmaktan ve hayal kurarken adımlarını seyrekleştirmekten sıkıldın sen. Ağdalı cümlelerden ve yeri gelince kendin de bu cümleleri kuruyor olmaktan, sinir ve stresten felaket sıkıldın. Çünkü gerek yok değil mi, tüm bunlara gerek yok. Hayatına bakınca diyorsun ki; bir mantığı, bir faydası yokmuş yaşananların.
Şimdi evdesin, bir odaya atıyorsun kendini. İşini yapmaya çalışıyorsun, üstünde belki rengi atmış kazağın, tadını kahveye kıyasla beğenmediğin çayı yasak oluşundan kaynaklı fena canın çekerek, bir şeyler yapmaya çalışıyorsun. Bir dua mırıldanıyorsun dişlerini sıka sıka, mutlaka birkaç küfür araya.-çok günah biliyorsun ama 'bana da günah değil mi?' diyorsun.- Yetmez gibi bir kitapta kısarak gezdiriyorsun gözlerini, okumak istemediğin kadar elinden bırakmak da istemiyorsun artık, hayır istemiyorsun, çünkü değilsin artık on iki yaşında.
Bırakarak sorumluluktan kaçamayacağını, vazgeçerek yükü omuzlarından atamayacağını, ağlayarak sofradan kalkamayacağını, hatta ağlayarak hiçbir şeyi çözemeyeceğini ve hafifleyemeyeceğini öğrendin. Deneyerek öğrendin; belki aptal gibi milyar kez denedin ama öğrendin ya işte, artık aptal değilsin. Ama asıl soru budur esasında; aptal bile değilsen, öyleyse nesin sen? Mesela müsterih misin bu hayatı yaşamakla, sükut ehli misin yoksa bağıranların savaşında, yahut 'yaşamak için yaşayan' sönük bir şey misin?
Korkma, korkma; sana bir şeyler öğretmekle senin aptallığını tümüyle almadılar, sana sadece daha az aptal olma imkânı sundular. Yani sorarlarsa diyebilirsin. Eğer 'sen nesin?' diye sorarlarsa, 'artık on iki yaşında olmayan daha az aptal bir çocuk' diyebilirsin.