Bu ayna yıllar önce çayı ve süslenmeyi çok seven bir adam tarafından çakılmış. Çivileri paslı. Ailem bu evde büyümüş. Yaşam sinmiş her köşesine. Bir masum var, kederli kederli yavlar. Kullanılmayan bir fırın. Umutla alınmış bir traktör. Fındık, elma, ceviz, kiraz ağaçları her şeyden haberdarlar. Rengi atmış duvar boyaları. Fotoğraflar, tozlu fotoğraflar. Eskimişlik, soluksuzluk. Bu evde bugün acı bir curcuna hakimdi. İki üç hindi geldi kapıya, seslenip gittiler. Bir ağıt mıydı? Belki de. Kalan oğul art arda cigara yaktı. Muharrem ayı olduğundan etsiz pişti yemekler. Evin kızları acıyla yanarken yemek yapma telaşına düştü. Dar'a duruldu. Fatihalara birde deyişler eklendi. Cem evi yanıp söndü. Köy halkı doldu doluştu. Mühim kısım helvaydı. Pek severmiş.
Ve o evin direğinin canı için çay demlendi. Sonra dindi, sessizleşti. Ah bir hüzne büründü. Gece ile karardı.