Muftaktayım, sandalyede oturuyorum. Masanın üstünde kendime yeni koyduğum bir bardak çay var. Masada başka bir şey yok. Kafamı kaldırıp camdan dışarı bakıyorum. Güneş çoktan batmış. Nasıl olur? Daha demin oturmuştum sandalyeme. Elimi bardağıma götürüyorum. Çay çoktan buz kesmiş.
Ah, yine oldu. Bir gün daha zaman kavramımı kaybedip bütün günümü harcadım. İçimden, oturduğum yerden kalkmak geldi. Ama kalkamadım. Buna hiç enerjim yoktu. Kafamı duvara yasladım. Ne zamandır oturuyordum acaba, en son saate baktığımda sabah 8'di. Havanın çoktan karardığını varsayarsak 19-20'yi çoktan geçmiş olması gerekiyordu. 12 saattir mi böyle oturuyordum yani? Bardağa uzandım, soğuk çaydan bir yudum aldım. Artık çay özelliğini kaybetmiş sıvıyı yuttuğumda midemde bir ağrı oluştu.
Elimle masadan güç alıp yerimden kalktım. Karanlıkta düşmemek için duvara elimi koyarak odama gittim. Işıkları açmadan kendimi yatağa bıraktım. Telefonumun ekranı bir bildirim ile aydınlandı. Elimle telefonu ters çevirdim. Kimse ile iletişimle geçecek hâlde değildim.
Hiç Alacakaranlık izlediniz mi? İkinci filmde Bella, Edward tarafından terk edildikten sonra bir sürece giriyor. Günler, sanki bir saat dilimi gibi ondan geçip gidiyor. Ama hiçbir şey yapamıyor. İşte tam o noktadayım. Uyanığım ama zamanın nasıl geçtiğini anlamıyorum. Vücudumun her yeri ağrıyor. Nefes alışverişim düzensiz. Günlerdir düzgün bir öğün yemedim. Ağrılar dışında bir şey hissetmiyorum. Sanki bütün duygular bedenimden aktı gitti. Bazen soğuk suyun altında duruyorum. Sanki rahatlıyormuşum gibi oluyor ama suyu kapatınca bu his de uçuyor. Yaşama amacımı kaybettim. Önümü göremiyorum. Bu ne zamana kadar devam eder merak ediyorum. Ne okula gidiyorum ne ders çalışıyorum. Ne konuşacak bir arkadaşım ne de takılacağım bir flörtüm var. Benim için su kadar önemli bir ihtiyaç olan filmlerden zevk almıyorum. Müzik kulağıma bir cızırtı gibi geliyor. Eskiden camdan dışarı baktığımda gördüğüm renkleri göremiyorum. Oturuyorum, düşünmeden.
Neyim ben şimdi, ot mu? Neden bu haldeyim diye ne zaman sorgulasam beynimin bir yerine iğne sokuluyor. Ağrısından bu soruyu cevaplamayı unutuyorum.
Soruyorum yine, neden bu haldeyim? Kim ya da ne getirdi beni bu hâle? Kaçmaya çalıştığım sorunlarım mı? Onlardan neden kaçıyordum acaba, unuttum. Yüzümde bir ıslaklık var. Elimi yüzümü götürüyorum. Ağlıyor muyum? Üzgün değilim ki! Öyle miyim yoksa? Bilmiyorum.
Beynimdeki ağrı kendini belli etmeye başladı, ağrı artmadan uyumalıyım.