Doğası gereği her insan bilinmeyenden korkar. Bu bağlamda hem iletişimimizi açık bir şekilde sağlayabilmek ve hem de kendimizi daha doğru ifade edebilmek için her olay, durum, insan veya olgu için önceden koyulmuş ya da koymak üzere olduğumuz bir etiket mevcuttur.

Bilinçaltımızın dahi sembollere dayalı olarak işlediği öz dünyamızda etiketlendiremediğimiz her durum, düşünce ya da insan için panik duyarız. Çünkü bilinçaltımız doğru yanlış üzerinde oldukça çaba sarf eder ve her duruma yönelik hazır bir plan bulundurmak ister.

Etiketlendirmeler, kimi zaman kulaktan dolma bir şekilde gelişir. Nitekim bilinçaltımız bu nedenle tam bir çöplüktür. Bilinçaltımızdan gerekmeyen bilgileri silmek üzere oluşturulan bütün çalışmalar, aslında yeniden etiketlendirmeler üzerinedir.

Etiketlendirmeler hem kötü hem de iyidir. Nitekim ruhsal açıdan da rahatlatıcı ve bir o kadar da bunaltıcıdır. Bilinçaltımız için doğru olan çoğu etiketlendirme, ruhumuzu zedeleyebilir. Bilinçaltımız için yanlış olan da tahmin ettiğiniz gibi ruhumuza huzur verebilir ve kafamızı rahatlatabilir.

Doğduğumuzda sinir yığını halinde olan beynimiz, zamanla adeta bir fidanın budanması gibi budanarak gerekmeyen sinirlerin kaybolması üzerine programlıdır. Doğru ve yanlış etiketi burada ki en belirleyici, sınırlayıcı ve aileye bağlı olgulardır. Etiketlendirmeler önce ailemizde başlar.