Anne karnında adeta karmaşık kablolar gibi şekillenmiş ve budanmaya hazır beynimiz, iyi bir bahçıvana denk gelirse ne ala. Benliğimiz, çevreden görerek budadıklarımız ve zaten budanmış olarak dünyaya geldiğimiz yargılarımızdan kalanlardır. Hali hazırda var olanı budamak kolaydır. Peki ya budadıklarımızı geri istiyorsak?
Aile, toplumun en küçük yapı taşıdır. Bu yapı, kişi sayısı ve nitelikleri ile benliğin kendini gerçekleştirmesinde en büyük rol alan değişkenlerdendir. Doğru ve yanlış yargılar benliğimize onların bakış açılarıyla nüfus eder. En bilinen yargılardan birisiyle örnekleyecek olursak asla yanan bir sobaya dokunmamalıyız.
Ama yine de dokunuruz. Herkes yargıların sağlamasını almadan onları kabul etmeyen bir bilinçaltı ile doğar. Ancak belirli sayıda yapılan sağlamadan sonra, bilinçaltı en kolay şekilde kendini geliştirmek ve gerçekleştirmek için sağlamalardan vazgeçer. Nitekim, bilinçaltı sağlama yapmasına izin vermeyen yapıda bir çevreye de rast gelmesi nedeniyle de; sağlama yapmaktan vazgeçer. Sağlama yapmadan koyduğu her etiket bilinçaltında karar sürecini karmaşıklaştırır.
İşte bundandır şimdi ki korkularımız. Sağlama yapmadan var olan yargılarımız bizi sıkıştırır. Etiketler içinde bu nedenle boğuluruz. Bu havuzda öylece boğuluyorken vazgeçmeyip, doğru şekilde yüzebilmeyi en kısa zamanda öğrenmek dileğiyle…