''Üzerimdeki tüm etiketleri sıyırsam geriye ne kalır?
Kuvvetle muhtemel 'ben' kalır…
'Ben' sandıklarımın, 'ben' sanrısına kapılıp kendimi buna körü körüne inandırdıklarımın ötesinde, onlardan bağımsız
'Gerçek bir ben' kalır...''
Düşüncelerini kendime rehber kılıp bu doğrultuda bir yola çıktım bundan birkaç zaman önce
Bir seçim yaptım; soyuttan somuta henüz net ve belirgin biçimde aktarılamamış, radikal olanından bir tane
Ve o seçimle birlikte bir yola çıktım
Elimde yol haritası, rota bilgisi ve daha nicesi olmadan
Sıyırmaya başladım üzerimdeki etiketlerden fark edebildiklerimi
Bu etiketlerden
Bazıları benim ben'e yapıştırdıklarım yıllarca
Bazıları ise başkalarının ben'e yapıştırdığı ve benim de sanki kendim yapıştırmışçasına körü körüne bir kabulle onların üzerimde kalmasına müsaade ettiklerim yıllarca
Bu etiketlerden
Bazılarını kolaylıkla çıkardım, tırnağımın ucunu değdirdiğim anda kendiliğinden sıyrılıverdiler üzerimden
Bazılarını ise güç uygulayarak söküp atmak durumunda kaldım, tırnaklarım kırıldı, parmak uçlarım nasır bağlamaya epey yaklaştı
Etiketlerin teker teker ya da bazen grup hâlinde, topluca üzerimden sıyrılmasıyla birlikte
Bu etiketlerin
Temsil ettiği olgular
Titr, saygınlık, prestij, toplum nezdinde takdir görmek ve daha nicesi
Bozguna uğradı, hayatımda bunlara dair alanlar büyük ölçüde boşaldı
Egom kendini yerlere çaldı
Egom kendini duvardan duvara çarptı
Zihnime komutlar yağdırarak başımdan aşağı bir sürü felaket senaryosu boşalttı
İçime korku, şüphe ve güvensizlik canavarları saldı
Bunların hepsini kendi güvenliği için, kendi mevcudiyetini korumak adına yaptı
Zira içten içe gayet iyi biliyordu ki
Egom başka bir formda doğmak üzere ölmeye hazırlandı...
Tüm bunlar olurken
Egom, ölmemek adına elindeki tüm kozları üzerimde kullanmaya kalkışırken
İçimdeki karanlık, aydınlığı yuta yuta ilerleyip hakimiyetinin meşruluğunu ilan etmeye gittikçe yaklaşırken
Kendi gölgelerim adeta ritüel yapıyormuşçasına el ele tutuşup etrafımda bir çember oluşturarak beni o çemberin içine hapsedip oradan kolay kolay çıkmama müsaade etmezken
İçimdeki yıkıcı potansiyele ilk defa bu denli yakından, tam karşıdan bakıyor olmanın koyu karanlık atmosferi içerisinde, o yıkıcı potansiyelin yoğun ve güçlü nefesini suratımın tam üzerinde hissediyor olmak tüylerimi ölümüne ürpertirken
Bunlar arasında savrulmamaya kendimce, elimden geldiğince gayret ederken
Bir baktım ki:
Kaybolmuşum.
''Bağımsızlık'', ''özgürlük'', ''gerçek ben'i keşif'' diye çıktığım bu yolda
Sanıyorum ki kayboldum.
Zaten en başından beri belli değildi rotam, yoktu yol haritam
Ateşle oynadım
En başından beri ateşle oynadım
Hiçbir aksiyon planım, az bulanık dahi olsa bir vizyon ve tasarımım olmamasına rağmen belli başlı riskler aldım, radikal seçimler yaptım
Şimdi ise
Kaybolmuş durumdayım.
Son birkaç zamandır
Kendi mağarama her zamankinden daha çok çekilmiş
Dış dünyaya ilişkin birçok unsurdan kendimi her zamankinden daha çok yalıtmış, izole etmiş
İnsanlarla olan bağlantımı her zamankinden daha çok azaltmış, kesmiş
Durumdayım.
Kendi mağaramda
Dış dünyaya ilişkin birçok unsurdan izole, insanlarla bağlantım kesik vaziyette
Kış uykusuna yatırmak istiyorum kendimi
Kendimi kendi ayaklarımda sallayarak uyutmak istiyorum
Eskisinden farklı olarak; kendime artık teselli mahiyetinde ninniler söyleyemiyor, kendimi teselli edemiyorum
Fazlasıyla buz tutmuş durumdayım, üşüyorum
Kendimi kendi mağaramın içerisinde yumuşacık battaniyelere sarmak, sırtımı şefkatlice sıvazlayarak uyutmak
Kış uykusuna yatırmak istiyorum
Ve uzunca bir süre hiç uyanmamak…
Son birkaç zamandır
Hayatımın olanca keskin gerçekliği daha bir batar oldu gözlerime
Bir süre önce yanlışlıkla kendi parmağımı sokup zedelediğim sol gözümün kornea tabakası tam kendini yenileyip iyileşiyor, acı hissi gittikçe azalıyor derken
Gözlerim acıyor yine
Türlü travmalara oldum olası vermekte olduğum genel yanıt burada da kendini görünür kılıyor; donuyorum
Buz tutmuşçasına donuyor ve üşüyorum
Normal şartlar altında sıcağa sevgi ve toleransı düşük, soğuğa sevgi ve toleransı yüksek ben;
Tir tir titriyorum
Kendimi kendi mağaramın içerisinde yumuşacık battaniyelere sarmaktan ve sırtımı şefkatlice sıvazlamaktan başka hiçbir şey yapabilecek gücü ve istenci içimde bulamıyorum...
İçim dirençli
Kolektif bazda ne denli doğru ve mantıklı görünürse görünsün
Bireysel bazda içime sinmeyen ve aklıma yatmayan hiçbir şeyin peşinden gitmeye ikna edemiyorum kendimi
Kendim dirençli
Kendim inatçı
Kendim kendi bildiğini okuyor
Kendim kendi başının dikine gidip duruyor
Kendim kendinden başka hiçbir şeyi ve hiç kimseyi tanımıyor
Kendim kendininkinden farklı olan birçok yaklaşıma saygı duymayı seçse de hiçbirini kendi adına umursamıyor
Kendim tamamen kendi içinden gelen doğrultuda ilerlemeyi, gerilemeyi ya da durmayı seçiyor
Ve şimdi kendim ve ben
Kaybolduk.
Üzerimdeki etiketleri sıyırıp geriye ne kalacağına bakmak üzere çıktığım bu yolculukta
Ben'e ait olmayan fakat yıllarca ben'e ait taklidi yaparak üzerime eklemlenmiş, ruhumun kanını sülük gibi emmiş etiketlerin üzerimden sıyrılması rahatlatıyor beni
Ruhum yeniden nefes almaya başlıyor sanki
Buna rağmen ve bununla birlikte
Boşluk hissediyorum...
İçimde derin ve koca koca boşluklar, oyuklar varmış gibi hissediyorum
Yalnızca içimde değil, hayatımda da o etiketlerin temsil ettiği alanların boşalmasıyla oluşan boşluklar cam kırığı gibi batıyor canıma ya da belki can çekişmekte olan egoma
Elbette daha farklı açılardan bakmayı seçebilirim bu duruma
Mesela bomboş, bembeyaz bir tuvalmiş gibi hayatım
En başından beri beyaz ve yepyeni bir tuval değil de, üzeri sonradan beyaz boya ile kat kat boyanmış ve eski resmin üzeri tamamen kapatılmaya çalışılmış bir tuval gibi
Üzerine kat kat sürülmüş beyaz boya az biraz pütürlü duruyor tabii
Eh, olur o kadar...
Ve bu tuval
Benim tarafımdan vurulacak fırça darbeleriyle üzerinin doldurulmasını bekliyor
Eğer istersem
Renk skalası geniş bir boya koleksiyonu oluşturabilirim kendime belki
Eğer istersem
Erişebilirim bin bir renkteki boyaya tüp tüp ve bin bir türlü fırçaya
Son birkaç zamandır
Oradan buradan bir şekilde toplayıp az biraz genişlettiğim ve çeşitlendirdiğim, elimdeki boya ve fırçalarla vuruşlar yapıyorum önümdeki tuvale
Önümdeki tuvale vurmakta olduğum fırça darbeleri artık tamamen içimden gelmekte olan akışın emin ellerinde
Bu dünyaya bedenlendiğim andan itibaren neyin doğru neyin yanlış olduğunu katı ve keskin biçimde ayırarak bunu bana nakış gibi işlemeye, üzerime dikmeye çalışan herkesin direktifleri ve doğru bildiklerini ısrarla iddia ettikleri doğrultuda değil
Üzerimdeki birçok etiketin sıyrılmasıyla geride kalan her ne ise, onun içimde hissettirdiği akış ve sekans doğrultusunda vurmayı seçiyorum fırça darbelerini önümdeki tuvale
Bildiğimi sandığım kadarıyla
Ben doğuştan ressam değilim
Bu konuda herhangi bir yeteneğim yok benim, bildiğimi sandığım kadarıyla
Dolayısıyla ortaya çıkacak esere her ihtimale karşı en başından beri soyut, sürrealist çalışma muamelesi yapabilirim
Başka kimse için herhangi bir anlam ifade etmeyecek olsa dahi
İşte şimdi büyük ölçüde gerçek ben'den çıkacak olan, kelimenin tam anlamıyla ben'in eserini bağrıma her türlü basabilirim!..