Sam yeni taşınmıştı, tek başınaydı... Yaşanmışlıklarını, dostlarını ardında bırakıp gelmişti Halen'e. Her insan o yaştan sonra yeni ufuklara yelken açamaz, demek ki büyük bir derdi de vardı. Elinde sağdan soldan aldığı borç paralar ve birkaç altınla gelmişti buraya. Onun amacı mutlu olmaktı ve mutlu olmak için mutlu olacağı bir iş yapması gerekiyordu… Malum yaşlılık zordur, emeklilik hayatından nefret ederdi Sam. Ölümü beklemek onu iğrendiriyordu.


Taşındıktan 2 gün sonra yine Halen'de gezerken Etúdol'de boş bir dükkan gördü, kader yüzüne gülümsemişti zira Etúdol gibi bir yerde boş dükkan bulmak çok zordu. Hemen kiralamalıyım diye düşündü nasıl olsa ev tutmayacaktı, dükkanında yatacaktı... Elindeki her şeyi verdi ama yine de dükkanı almaya gücü yetmedi. Bunun üzerine dükkanı kiralamaya karar verdi. Tabii dükkanın sahibi Pinti Corc ilk başta buna yanaşmadı ama Sam'in absürt kiralama ücreti teklifi gözlerini kamaştırdı. Sam buralara yabancı biriydi. Corc' un bunu anlaması zor değildi,bu yüzden hemen kafasından bir şey uyduruverdi.


Corc: ''-Bak ihtiyar, burası elit bir mekandır, boş dükkan bulmak mucize... Çevre dükkan sahipleri sana burayı bu fiyattan kiraladığımı duyarsa beni tefe koyar. Clove sosyetesi beni taşlar. Hmmmm... Bana ayrıca 3 aylık kiraya bedel (kira bedelinden hariç) geri ödemesiz depozito vermelisin'' dedi.


Ahh şu iyilere söylenen güzel sözler, karın da doyurmuyor ki. Saf ve temiz kalpli biri olan Sam hemen kabulediverdi... Dükkanı kiralar kiralamaz Etúdol'de bir oyuncak dükkanı açmaya karar verdi, zaten buraya geldiğinde beri bu aklındaki seçenekler arasında başı çekiyordu.


Sam o kadar yaşlıydı ki ruhundaki çocukluğu ancak dükkanın içerisindeki oyuncaklarla telafi edebileceğine inanıyordu. Nasıl olsa insan yaşlandıkça çocuklaşıyordu değil mi? Açtığı oyuncakcı dükkanı gizemlerle doluydu, öyle ya gizemler çözülmeyi bekler ve merak uyandırır.


Şimdi 3 gün öncesine gidelim... Etúdol Halen'e bağlı küçücük bir mahallenin adıydı. Etúdol metropolitan bir mahalleydi. Geniş caddelerin sağına ve soluna dizilmiş koca koca binalardan oluşan, caddelerin ortasından karınca misali arabaların geçtiği, geniş kaldırımlarında smokinli, fötür şapkalı erkeklerin ve fırfır- kukuleta detaylı verev kesim uzun elbise giyen şık giyinimli kadınların dolaştığı elit bir yer... Tabii Etúdol mahallesi deyince akla ilk gelen yer Sam'in de dükkanının olduğu Etúdol Caddesiydi. İlk defa gelenler için baş döndürücü ve çekici olabilirdi ama burada uzun süredir yaşayanlar için kaçılması gereken bir kafes...



Metropolitan bir yerde haliyle çocukların cıvıltısını duyamazdık bunun yerini araba sesleri alıyordu. Çocukların kimisi okula gidiyor, kimisi ise evlerinde siyah-beyaz televizyonlarıyla meşgul oluyordu ama Halen'deki hiçbir şey Etúdol'deki birbirinden ayrılmaz 8 çocuğun yerini tutamazdı, bir bahçe nasıl ki çiçeksiz olmazsa Etúdol'de bu 8 bitirim arkadaşsız hayal edilemezdi...


Bu 8 arkadaş mutad olduğu üzere her gün geçtikleri caddeden giderken bir değişiklik farkettiler, aslında ilk başta diğer 7'si farketmedi ama sarı saçlı geleceğin Cadalozu olacak Matilda farketti bu değişikliği:

“-Hey durun! Bu cam dün gazetelerle kaplı değil miydi? Nereye gitti bu gazete kağıtları?

Camda bir şeyler yazıyor” dedi.


Tabii bu sırada Fiskher:

''-Biliyor musun Frank? Sokak Lambalarının kocaman kulakları varmış, gece olduğunda birisi ses çıkardığında hemen kulaklarını dikip, ışığını onun üzerine dönderiyormuş ve ses çıkartan kişiyi bembeyaz yapıyormuş, un gibiiii... Tüm kurabiye canavarları seni kovalayacaak...'' diyerek ağlak Frank'i yine kandırıp korkutmaya çalışıyordu.


Matilda ''-Fiskher şimdi sırası değil, ya şuraya baksanıza, gazete kağıtları yok diyorum!''

Matilda'nın bu ısrarı diğerlerinin dikkatinin de oraya yönelmesini sağladı. Aralarında yaşça en büyük olan ve okula giden Kitap Kurdu Isabell cama yaklaştı ama cam çok pisti içerisi seçilemiyordu, sadece camın üstünde yazan yazıyı okuyabildi, Etúdol yazdığını söyledi. Anlamını çözemediler, bu sadece caddenin adıydı...


Bu kısa oyalanma Fiskher'in içlerinde en küçük çocuk olan ağlak Frank'in poposuna hafif bir tekme atmasıyla son buldu ve yine her gün olduğu gibi klasik birbirlerini yakalama,koşuşturma oyunuyla son buldu Etúdol Caddesi geçişi.

Onlar için asıl şok edici gün sabahın ilk ışıklarıyla başlayacaktı..

(...)