Ben sana bir ev yaratmak istiyorum bir tanem.


Öyle bir ev ki, içinde en karanlık tarafların gün ışığı alsın. Kendine bile söyleyemediğin şeyler; akşamları sırayla duştan çıkıp koltuklarda uzansın. En büyük utançlarının geceleri uykunu bölmeye halleri bile kalmasın. Yorulsunlar, düşsünler yerlere. Nasıl olsa sabah kalkınca toplarsın.


Ben sana böyle bir ev hayal ediyorum. Masa takımı, mobilyalar filan eksik kalsın.


Ben, seni öyle bir evde görmek istiyorum ki canım; hem gülüp hem ağlamak serbest olsun.


İçinde, ağızdan kaçsa insanın sonunu getirecek şeyler konuşulsun. Reddedilmek de en az onaylanmak kadar normal olsun. Öyle bir ev düşünüyorum ki; bahçesinde, içimizdeki çocuklar koştursun.


Ben seni bir eve koymak istiyorum bir tanem ama giriş çıkış saatleri serbest olsun.


Tenhalıkta mağara, huzurda mezar; kabalıkta, uçsuz bucaksız bir mahşer yeri gibi dolsun. Aşka secdeler edilsin sabahları, akşamları nefret oruçları tutulsun. O evde inen tüm vahiyler, daha sonraları kitaplara koyulsun.


Tadilatı hiç bitmeyecek bir ev bu; tadilat sevmezsen, yorulursun.


Elimde iki anahtar, geceleri mutfakta kendimle karşılaşmaktan sıkılmaya başladım.

Çünkü yoksun.


Bulamıyorsan evin yolunu ya da senelerce sürüyorsa yürüyüşlerin; aşk olsun.


"Ya varsan?" diye bekliyorum yine de, çünkü ev her misafiri sevmiyor.


Tıkanıyor ilk defa, sona yazacağım cümlelerim.


Tamamlanmamış şeyin, yazarken bile sonu gelmiyor.