İzliyorum dışarıyı penceresinden otobüsün. Düşünceler içinde kaybolup soruyorum kendime, ben kimim? Sorguluyorum kendimi, ihtiyacım var buna. Tanımak istiyorum kendimi çünkü. Biliyorum ki kendimi tanırsam tanırım her şeyi, her şey benim elimde çünkü. Benim kafamda olup bitenler şekillendiriyor benim hayatımı sonuçta, yaşamak istediklerimden çok yaşadığımı düşündüklerimin içinde buluyorum kendimi. Cevaplar ikiye ayrılıyor: beni iyi tanıtan düşüncelerim ve tam zıddı olanlar. İkisinin karışımıyım ama inanmak istediğim beni iyi tanıtanlar, kendimi sorgulamam gerekmeyenler, sevildiğim ve sevileceğim kişiliğim. Peki diğer ben, diğerine kıyasla kötü olan ben, neden yaşıyor o hala? Yok etmeli miyim, yoksa onu kullanarak daha iyisi mi olmalıyım? Cevabım yok etmek oluyor, çünkü o yükün altında kalmak beni korkutuyor. Halihazırda bulunan iyi ben varken bunla yetinmem gerektiğini düşünüyor, yanılıyorum…


Kendimin oluştuğu yere, evime dönüyorum. İlk adımlarımı attığım, ilk kelimelerimi söylediğim, ilk yazımı yazdığım, ilk ağladığım yere. Aslında tüm özelliklerimin şekillendiği yere dönüyorum. En çok korktuğum yere… Kendim hakkında tek yapabildiğim şey düşünmek. Düşüncelerim asla icraat haline dönmüyor, beyin süzgecimde kayboluyor. Çünkü eksikliğimi görmek beni ürkütüyor, bu eksikliğimi düzeltmek ise tembelliğim tarafından engelleniyor. Haykırmak istiyor ve haykırıyorum ama çıkmıyor sesim. Boğuluyorum her geçen gün. Araba sarsılıyor sonrasında, kendime geliyorum. İçten içe bağırıyorum şoföre araba sarsıldığından. Daha farklı bir evrene giriyorum. Şimdiden kopup geçmişime dönüyorum. En sessiz çığlıklarımın başlangıcına. Nefret ediyorum o günkü benden; şu anki ben olma yolunda nasıl da koşturuyor, bilmiyor şu anki yol çok zor. Hırsı nasıl da kapatmış gözlerini, başarmak istiyor ve başarıyor da. Ama başarısı onu yoracak, bilmiyor… O zamanlarda mutlu olduklarıma bakıyorum, bir de üzüldüklerime. Çok kolay mutlu olup üzülüyormuşum oysa. Aslında takdir edilesi bir koşuşturma içindeyim. Her gün daha iyisiyim, her gün daha iddialıyım.

Korkularımın başladığı ve biteceği yere, evime dönüyorum. Eski ben nedense hoşuma gitmiyor, beğenmiyorum. Genelde hep böyle oluyor zaten, dünkü kendimizi beğenmiyoruz. Çünkü her gün gelişiyoruz, ego sağlıyor bu bize. Bu yüzden bugünkü beni oluşturan geçmişimin yaptığı hatalar çok komik geliyor, cevabını bildiğim hatalar bunlar çünkü. Aynısı bir iki gün sonraki bakış açımla bugünüme baktığımda da olacak muhtemelen, kim bilir? Tıpkı ebeveynlerimizin bizim hatalarımıza baktıkları gibi. Geçmişimde bir şey takılıyor gözüme, ilk kez en karmaşık duygulara kapıldığım zaman. Tüm işlevleri kaybedip bakıyorum sadece. Düşünmüyorum, yalnızca görüyorum. Şu an keşke böyle olabilsem diyorum kendime, içimde yaşasa kelebekler, beynimi istila etseler. Bir anda araba fren yapıyor, bir istasyonda duruyoruz, yemek molasıymış bunun ismi. Düşüncelerim gene yok oluyor, iki saniye önce düşündüklerimi düşünemiyorum tekrardan. İniyor ve atıştırıyorum bir şeyler. Benle birlikte onlarca, yüzlerce kişi. Herkes yorulmuş, gözleri çökmüş, topallıyorlar. Uykusundan yeni uyandığı belli olanlar iniyor arabadan esneye esneye. Yüzlerinde tatlı tebessümler var çoğunda, bazısı ise üzgün. Mutlu olanlar her şeyin başladığı evlerine dönenler fikrimce, diğerleri ise o evlerinden ayrılmak zorunda olan talihli talihsizler.


Mutlular neden mutlular? Çünkü onları bugünkü hallerine getiren ebeveynlerinin yanına gidiyorlar, nedense mutluluk veriyor bu onlara. Çoğu sıkıntısını arkalarında bıraktığı için de mutlu olanlar var, bilmiyorlar daha büyük sıkıntılar bekliyor onları… Herkes bir koşuşturma içinde o durakta, herkes bir an önce ulaşma derdinde. Evlerinden ayrılanlarsa ruhsuz bir şekilde bir şeyler atıştırıyor, yürüyorlar. Düşünce havuzu içinde boğulmuş bir haldeler, gene gidiyoruz dercesine. Şoför basıyor kornaya, herkes yiyeceklerini alıp koşar adımlarla yürüyor otobüse. Bir kesim geldikleri yola bakıyor, son çıkış felaketlerden kaçmak için dercesine. Diğer kesim gideceğimiz yola bakıyor, geldikleri yola nispet edercesine gülümsüyor, son saatler, kavuşacağım düşüncelerini geçiriyorlar içlerinden.


Kendimden çok uzak hissediyorum onları, çok farklı geliyorlar. Ben bu kadar yaşam enerjisine sahip değilim. Sahipsem bile yalnızca sahibim, bomboş duruyor sahip olduklarım. Geçiyorum tekrardan köşeme, yaslıyorum başımı cama ve dalıyorum düşüncelerime. Neydim, şu an neyim düşüncelerini bir kenara bırakıp yaşayacağım felaketler nasıl bir ben yaratacak düşüncelerine girişiyorum. İşe yarayacak mı kırgınlıklar, üzgünlükler, başarısızlıklar, düşünceler? Bunu umuyorum sadece. Daha zorlayıcı felaketlere maruz kalacağımın farkındayım, daha güçlü olmam gerekli bu yüzden. Yaşadıklarımdan bir sonuç çıkartıp üzerine eklemem lazım, kaçmam değil. Diğer beni, diğer düşünceme, iyi olduğumu düşünen düşünceme kıyasla daha kötü olduğum kişiliğimi geliştirip güçlendirmek zorundayım. Yoksa şu an yakındığım zorlukların katlarca fazlası olanla karşılaşınca yenik düşeceğim. Ne olacağım yarın sahiden? Daha iyi mi olacağım, daha kötü mü? Bunu gene ben belirleyeceğim, korkutuyor beni. Her şey benim elimde ama ellerim onları tutmaktan aşınmış durumda. Acı çekiyorum, ama düzelemiyorum. Belki biraz daha fazla acı çekmeliyim, belki de ipleri bırakmalıyım artık. İpleri bırakıp hayatımı sonlandırmak istemiyorum, o zaman daha sıkı yapışmalıyım iplere, daha güçlü bir ben yaratmalıyım. Karar veriyorum buna, az önce güldüğüm geçmişimdeki hırslı kimliğime bürünmek zorunda olduğumu anlıyorum, bunun için çabalayacağım.


Ve yol bitene kadar derin bir uykuya dalıyorum. Rüyamda her şeyin başladığı ve biteceği evimden daha güçlü bir ben olarak çıktığım günü, yarınımı görüyorum. Araba sert bir şekilde frene basıyor, uyanıyorum. Yaşadıklarıma, düşüncelerime anlam veremiyorum lakin daha mutlu hissediyorum. Sanki iki üç saat önceki karamsar olan kendimden daha güçlü hissediyorum, belki de öyleyim. Herkes hızlı hızlı topluyor eşyalarını, bense düşüncelerimi sindirmek için oturmaya devam ediyor, hareket bile etmiyorum. Hızlıca arabadan iniyor herkes, bazıları sarılıyor anne babasına, bazıları ise ağır valizini yorgun bir biçimde sürükleyerek yoluna devam ediyor. Yaşamım benim elimde, daha güçlü olmalıyım, olacağım. Eşyalarımı toplayıp merdivenlere gidiyorum. Düşüncelerim görüş yetimi kaybetmeme sebep olduğundan veya daha yeni uyandığımdan ayağım kayıyor, merdivene düşüyorum. Ama saçma bir şekilde gülüyorum, belki de gülmem gerekiyor artık. Kalkıyor ve topallayarak yürüyorum. Koşmak istiyorum ama bacaklarım buna izin vermiyor. Derin bir nefes alıyorum ve daha iyisi olmaya karar veriyorum. En sonunda dönmüş bulunuyorum evime; doğduğum, geliştiğim ve biteceğim yerdeyim. İlk kez bu kadar umutla basıyorum zile, bu kapıdan daha mutlu bir ben olarak çıkma hayali kuruyorum. Ve başaracağım, inanıyorum…


Düşünen Düşüncesiz