Duvarda köhnemiş birkaç ize temas ederek geçiyormuş ömrüm. Sıcaklığı hissederken boğazımda, sevi hisseden insan topluluğuna göz gezdiriyormuşum. Cümlelerin içinde sıkışıp kalmış bir kaç hedef ve hayal de durup kalıyormuşum. Düşünsene… Ben ki kendisiyle olmaktan fevkalade mesut olan ruh, bir anlığına kendi diyarımdan sıyrılıyormuşum. Elimin kırışıklığını günbegün fark edip bir zaman sonra ne işe yaradığını unutuyormuşum. Yemeğimi çatalla ve bıçakla yemekten hiç vazgeçmiyormuşum. Kapımı hâlâ kilitleyerek uyuyormuşum. Okuldan çıkmış birkaç gençle göz temasından da hep kaçınıyormuşum. Düşünsene… Bana “ah ne tatlı bir teyze” dediklerinde kulağımı buzla bastırmak istiyormuşum. Bana yer vermedikleri için gençliğe derinden öfke duyuyormuşum. Kabullenişlerim yokmuş mesela. Var olamamışım kitaplarda. Aynaları gördükçe kırıyormuşum. Ben ki gençken çantasında ayna olmadan dışarı çıkmayan kız, yansımamdan nefret ediyormuşum. Ve ben insanlara güvensiz bağlanma yaşıyorum, hâlâ daha yaşıyormuşum. Bunu bir düşün, sen kaygılarını yazmaktan hiç korkmuyor musun? Ben korkularımı yazarken kendimi buluyormuşum. Her daim aradığım saadeti yanlış yerde aradığımı anlıyormuşum. O çokça derinden inandığın aşk var ya ,ölü mezarlıkta annene sorduğun aşk nedir sorusuna,“ aşk güzel bir şey değil kızım” diyen anneme Yasin okuyormuşum.



“Evhamlarını kafatasının içinde odalar yapmış bir kız çocuğuydun sen.

Gölgenden korktuğunu hatırlıyorum aynı eksende günlerce yürüdüğünde.

Bir zamanlar sızlayan şeyin zihnin değil de, kalbin olduğunu da hatırımda tutuyorum.

Yaşamın içinde aidiyet aradığına dair yazılarına denk geliyorum.

Çocukken şaşırdığın şeyin, televizyonun içinde gerçek insanlar olup olmaması değil

Onların yaptığı kötülüklere olan hayretini biliyorum.

Çetrefilli bir öze yolculuk da değildi seninkisi,

Yolculuğunda hiç bulamadığın o acılı kayıp benliğindi.

Çünkü sen evhamlarını kafatasının içinde belirli odalara kapatırdın,

Hiç açmadığın ama hep var olduğunu bildiğin, söylemekten imtina ettiğin şeyden de her daim

korku duyardın.

Ne oldu, kapıyı mı araladın?