Çiçeklerle geldim de yine elim dolu gelmeme kızdın. Ama üzülme, bu gece de saçlarını ben öreceğim. Uyutacağım seni dizlerimde. Başka türlü uyutmaz bu düşünceler seni. Yasla başını omzuma, uyukla biraz. Biliyorsun değil mi, seni hak etmeyen bir dünyanın içindesin.
Bugün gördüğün evsizi hatırla, açım diye dileniyordu. Hatta bir arabanın önünü kesmişti. O sırada sen istemediğin bir vaziyetteyken şahitlik ettin bu manzaraya. Lüks bir Mercedes içinde müziği son ses açmıştı sürücü koltuğundaki kardeşin. Bu uçurum seni kahretti. "Müziği kapat," dedin usulca. Ve yola sessiz devam ettiniz. Şimdi gözlerin sulu bir şekilde bu satırları yazıyorsun. O adam aç mı hâlâ? Bir gün açlıktan öleceği kesin. Lüksü sevmiyorsun, az önce arabanın modelini bile sadece uçurumu büyütmek için detaylandırdın. Korkunç değil mi.
Sen çok farklısın, kalbin titriyor. Kalbin hissediyor. Ne olduğunu bilmiyorsun, anlam veremiyorsun. O adamı tekrar görürsen korka korka para vereceğini biliyorsun. Muhatap olmaktan çekiniyorsun ama bir insanın aç karna uyumasını istemiyorsun. Her gece birine ağlasan, yaşamayı unutursun. Kendi hayat standartlarının süsüne kapılıp kibirli ve katı ol demiyorum. Zaten özünde bu yok. Ancak soğukkanlı olmalısın, ölü bir kuş görünce bile gözlerin nemleniyor, onun cesedini gömmek istiyorsun.
İnsanlar kadar büyük mezarları olmaz kuşların, bazen öyle yerlere sığışırlar ki şaşarsınız. Ama bu dünyada uçamayan bir kuş, gökten önce düşer sonra da çakılır toprağa. Bir kuş olsam öleceğimi anladığım vakit denize doğru düşmek isterdim. Toprak herkesi kabul eder derler ama bana kalırsa su bu konuda nazik. En azından cesedimi kimse görmez. Ve yine en azından benim gibi hassas bir kalp onu görüp üzülmeyecektir.
Bak, kuş olmak istedim, yeryüzünde olup bitenden bir kuş kadar bihaber olmak.
Gözlerini kapat, bu gecelik bir kuş olabilirsin. Çok uzağa uçsan da geri döneceksin. Kalbin ve insanlığın orada seni bekliyor olacak.
Yorgun bir kadından, hisseden yanına ithafen.
Sevgiler, Vautrin, güzel uyu.