İçini kaybetmek... Yalnızca hiraya giden yolları değil, hiranın kendisini de kaybetmek... Etrafı insanlarla çevriliyken dünyayı itip, girip soluklanabileceği bir yeri olmamak... Benliğinin diğerlerinin benliğinde karışması, Öylesine olmak kalabalıklar içinde. Oysa hira şifa, hira vahiy, hira benim bir adımıma Rabbimin koşarak geldiği.
Ey herkes!
Öyle bir bağırasım geldi. Ne bileyim birkaç kişi kaldık işte. Tesbih taneleri gibi de değiliz ki, Beceremiyoruz cem olmayı. Bu kopmuşluk, Incitiyor. Zira geçtiğim yollara tekrar dönesim yok. Anlayacaksan anla... Burada gitmek külfettir mesela, kalmak gurbet. Hayretle izlerim güneşin istikrarını. Bu devasa şeyin her gün yeniden sanki dün- dünden önceki ve ondan da önceki gün- de aynı
şeyi yapmamış gibi soğuk karanlığı kırma çabası...
Hangi yol daha yürünesi?
Sen, hangi yağmur,
Hangi çiçek, hangi?
Şiirlere konu olanından mı,
Yoksa kitap kitap kuruttuğum mu? Şimdiden dökülüyor yapraklarım. içimdeki en güzel şehri senin için fethettim. Şiir doldum, taşıyorum. Kelimelerim uçuyor, Bir Leyla haller ki sorma. Uçmak demişken, Kuşlar diyorum efendim, kuşlar. Güzel şeyler. Yüreğimdeyken hele.