İyi misin diye sormayacağım. Çünkü buna cevap vermenin senin için ne kadar zor olduğunu biliyorum.

Sana güzel haberlerim var öncelikle.

Sayende kendimi, hayatı daha çok sorgular oldum. Artık bakışlarım boş değil, ya yağmurlu ya da bulutlu.

Sayende yeni dertler edindim.

Ben de anladım artık olan biteni. Sesimi duyuramadığımı, anlattıklarımın duvarlara çarpıp bana tekrar yansıdığını, kalemin sayesinde anladım.

Aşkımı sorguluyorum hâlâ mesela. Gerçek mi diye.

Bir hayranlıkla başlamıştı. Yazdıklarını okuduğumda, ismin değil yazdıkların uzun bir süre hatırımda kalmıştı. Sürekli bekledim yeni şeyler yazmanı. Ama sana dair çok bir merakım yoktu. Lakin yazıların...

Yazılarına aşık oldum neredeyse. Sonra birden gelişti her şey. Bir gün yüreğime düşen merakla seni aramaya koyuldum. Ve seni daha iyi anladım. Sendeki bana ait parçayı gördüm. İşte o gündür aklımdan çıkmaz oldun.

Ama işte sorguluyorum, sevmek bu mu? Birinin senin düşüncelerini ele geçirmesi, göğünden yağmurları eksik etmemesi, yüreğindeki korku mu sevmek, aşk?

Nedir bilmiyorum. Ama sevince sakin kalamıyorum. Usulca sevemiyorum, bir telaş düşüyor içime.

Beni sever mi?

Yollarımız kesişir mi?

Ya onu yorarsam?

Ya ona göre biri değilsem?

Bunlar gibi ardı arkası kesilmeyen sorular ve daha fazlası.


Bence bize sevmeyi öğretmediler biliyor musun?

Biz sevgisizlik medeniyetinin çocuklarıyız. Nasıl sevilir, insan gibi sevmek nedir bilmeyiz.

Nasıl biliyor musun?

Sanki sevgim bir belaymış ve sana bulaştıracakmışım gibi hissediyorum. Seni sevdiğim için kendimi suçlu hissediyorum biraz da. Peki bu, aşka sığar mı?

Sevdiğini senden daha iyilerine layık görüp onu en çok sevecek insanlara yakıştırmak, aşka sığar mı peki?

Aşk bu değilse benimkisi ne o zaman? Benim hissettiğim hangi tanıma sığar ey sevdiğim kişi?


Sürekli seninle ortak bir yanımızı bulma çabasındayım. Belki ortak bir yanımız olursa, mantığım da kabul eder bir gün olabileceğimiz ihtimalini.

Ama en çok neyden korkuyorum biliyor musun? Tereddütlerimin en büyük sebebi ne biliyor musun? Beni sevmeme ihtimalinden daha çok korkutan şey, sevecek olman aslında. Beni sevip de bende körelirse diyorum... Ya bende körelirsen, ya ben senin yoluna taş olursam. Yolunu kolaylaştıracak birinin sevgisine ihtiyacın var senin, biliyorum.

"Ya başkasının nasibiysen..." bu düşünce yüreğimi her saniye tekrar ateşe veren düşünce.

Bir de sana daha çok yakışacak o insanı tanıyor olmak, üzerime büyük bir yük bindirmekte. Bana değil de ona daha çok yakışıyor olman. Onun yüreğine daha çok yakışıyor olman. Onun seni benden daha iyi anlayacak olması. Tanısan büyülenip onu seveceğini bilmem. Hayatını feda edebileceğin özellikteki insanın ben değil de o olması. Bunların hepsi içimdeki o tatlı heyecanı yaşatmayan düşünceler. Ama o kadar eminim ki düşündüklerimden, kendimden utanıyorum bu yüzden. Sanki onun nasibiymişsin de ben yine de sevmişim gibi.

Anlayamıyorum ben de. O kadar imkansızsın ki benim için, sevdiğimi söylemeyi bırak seninle tanışamadan unutup gitmek zorunda kalacağım belki de kim bilir.

Yoruluyorum ihtimalleri düşününce. Sadece sevmek ve beklemek istiyorum. Ama o kaybetmek korkusu rahat bırakmıyor. Seni alıp saklamak istiyorum bazı anlar, benden başka kimse tanıyıp da sevmesin seni diye. Biliyorum, çok hastalıklı bir düşünce ancak zaten imkansızsın. Bu kadar imkansız olmasan belki bu kadar telaşa düşmezdim.

Hiçbir şey yapamıyorum bu durumda, yalnızca bekliyorum. Bir de seninle konuşacak bir şeyimiz olur umudu ile çokça türkü dinleyip, şiir okuyup, kitap okuyorum.

Senden gelecek bir adım umudu ile, sana hissettirmeden, başkalarını sevdiğini fark edene kadar da bekleyeceğim. Bir de

ben tarafından sevildiğin için beni affet!

Hoşça kal...


(13-16 Haziran 2021)