Doldurmaya çalıştığımız boşluklar

Dolmuyor, dolduramıyoruz

Bir akşamüstü

Pencere camı rüzgârdan kapanmıyor 

Masanın üstü izmaritlerle dolu

Ocakta kaçıncıya demlenen çay 

Mahallenin ışığı aydınlatıyor, masanın muhabbetini

Az sonra ertesi güne geçeceğiz

Saatler boşlukları, boşluklar bizi kovalıyor

Kovalıyor...

Sigara kutuları boşaldı

Çayında dibi tuttu

Yol görünüyor

Göz kapaklarım ağırlaştı

Yirmi dokuz eylül iki bin yirmi bir~