FADIMA

“Fadıma, Fadıma. Kız varacan mı bana?” diye bağırıyor Mustafa. “Sokak köpeği” diyor Fadıma. “Anan varsın sana.” Salına salına yürümeye devam ediyor.

“Ah ulan!” diyor Mustafa. “Deli meli ama ölüyorum şu Fadıma’nın kalçalarına.”

Bir kalçaya ölünen zamanlarda, Fadıma aklı bir karış havada. Deli diyorlar ona. Ama biliyor kendi değil, bir kalçaya ölendir deli.

Avludan içeri giriyor. Unlu, hamurlu bir çift el saçlarına yapışıyor. Saçları un beyazı, gözleri ateş Hatice kadın, Fadıma’yı kendine doğru eğip saçlarından çekiyor. Bütün öfkesini ağzında tükürüklerle ıslatarak “Nerdesin sen?” diyor. “Nerelerdesin? Şafak vakti sokaklara çıkıp, nerelere gidiyorsun?”

Can havli ile kaçmaya çalışıyor Fadıma. Saçları annesinin unlu parmakları arasında kalıyor. Kümesin kapısında tekrar yakalıyor onu annesi. Ayağındaki terliği çıkararak Fadıma’nın sırtına hışımla indiriyor. İki büklüm kafasını eğmiş. “Vurma ana, vurma ana!” diyor. Saçları ve yüzü una bulanmış Fadıma, gözlerini açamıyor.

Annesi çok öfkeli. O değil miydi ki sabah yatağında göremeyince Fadıma’nın yokluğunu kocası da fark edecek diye ödü kopuyordu. Çarçabuk kocasına kahvaltısını verip durmadan dua ediyordu. Fadıma’yı sormasın. Fadıma’yı sormasın. Adam “Fadıma, Fadıma!..” diye böğürüyor. Karısına dönüyor “Deli kız nerede?” diyor. Kadının dizlerinin bağı çözülüyor. Olduğu yere yığılacak. Ne diyeceğini bilemiyor. Sesi titriyor. Öksürüyor. “Uyuyor.” diyor. “Ne uykusuymuş bu böyle? Çağır gelsin. Berbere götürelim, saçlarını kestirelim.” diyor adam. Kadın kalbine bakıyor. Kalbi dışarı fırlayacakmış gibi atıyor. Kocasının yerinden fırlayacakmış gibi atan kalbini görüp görmediğini merak ediyor. “Âdet olmuş. Bugün kalsın. Yarın götürürsün.” diyor. Adam duruyor. Deli kızlar da âdet oluyor demek. Aklına onu kahvede bekleyen Dursun geliyor. Ceketini giyiyor. Karısının yanından hışımla geçiyor. Gidiyor. Kadın, kocasının ardından esen rüzgârla ileri geri sallanıyor.

Kocası kapıdan çıkar çıkmaz duaya başlıyor. ‘Allahım, ne olur babası Fadıma ile bir yerde karşılaşmasın.’ Sofrayı topluyor. Bulaşıkları yıkıyor. Kafasının içinde dönüp duran sorulara yenik düşüyor. Mutfağın önünde oturuyor. Fadıma nerede? Sabah namazına kalkıyor, Fadıma yerinde yok. Ne ara çıkıyor? Nasıl bu kadar sessiz olabiliyor? Deli aklı dedikleri böyle bir şey mi? İçi sızlıyor. Aklına kötü düşünceler getirmek istemese de aklı onu dinlemiyor. Allah’ım sen duy sesimi, diyor. Suyu, un leğenini avluya çıkarıyor. Aklında Fadıma. Fadıma geciktikçe öfkesi de yatışıyor. Düşündüğü tek şey Fadıma’nın eve sağ salim gelmesi. Güzel Fadıma. Kalçaları ağacın, böceğin bile aklını çeler, ardından baktırır. Sokak, kalçası güzel, deli bir kız için tehlike dolu. Delidir, aklı ermez, yazıktır derler mi? Demezler. Alıp, götürseler. Bir şey yapsalar Fadıma’ya. Gözleri doluyor. Ekmek yapmanın zamanı mı? Sokağa çıkıp kızını bulsa ya. Alıp evine getirse. Dışarıda kocası ile karşılaşmaktan korkuyor. Onu gören insanlar “Nereye gidiyorsun?” diye sorarlarsa ne cevap vereceğini bilemiyor. Sorularla, korkularla, kaygılarıyla unu suya, suyu una katıyor.

Tam bu sırada salınarak avludan içeri giren Fadıma’yı görüyor. Fadıma’nın saçlarını parmaklarına dolayıp, terliğini çıkarıp bütün gün içinin acımış sızısıyla Fadıma’nın sırtına hışımla vuruyor. Öldürecek Fadıma’yı. Öldürebilir mi? Öldüremez biliyor. Kızına her vurduğunda kendi canı daha çok acıyor. Fadıma gözlerinin önünde uçuşan un zerrecikleri dışında bir şey görmüyor. Kümesin kapısını açmaya çalışıyor. Annesinin elinde kalan saçlarından vazgeçiyor. Sırtına inen terliğin acısıyla zar zor kendini kümese atıp ayağıyla kapıyı kapatıyor.

Tavuklar gıdaklayarak kaçışıyorlar. “Fadıma geldi, Fadıma geldi!..” diyerek yer açıyorlar ona. Koca götlü tavuk “Gıd gıd gıd kız ne oldu gene?” diyor. “Şşş” diyor Fadıma. Nefes nefese. “Annem.” Annesi kümesin önüne gelip bağrış çağrış “Çık çabuk oradan.” diyor. İçten içe Fadıma’nın kümese kaçmış olmasına seviniyor. Yoksa elinde kalmasından korkuyor. Bir taraftan öfkesi dinmemiş. Cevabını bilmediği sorular etrafına doluşup kadını sıkıştırıyor. Tavuklar Fadıma’yı seviyor. Kapıya yönelip hep bir ağızdan “Git buradan git buradan…” diye gıdaklıyorlar. Annesi sinirleniyor. Ne olur ne olmaz. Fadıma yine gider diye korkuyor. Kümesin kapısını kilitliyor. Söve söve, unlu ellerini eteğine vura vura leğenini alıp içeri giriyor. Annesinin gittiğini gören Fadıma kümesten çıkmaya yelteniyor. “Offf!” diyor. “Kay kız kenara.” Kahverengi tavuğu eliyle öteliyor. Kötü kötü bakıyor tavuk. Direniyor. Fadıma’yı ittiriyor. “Gıd gıd gıd itmesene deli kız.” Direnen tavuğa kızıyor Fadıma. “Aaa sinirimi senden çıkarırım ha, git öte tarafa!” diyor. Tavuk gıdaklayarak kenara çekiliyor. Benekli sarı tavuk “Bu ne sinir Fadıma?” diyor. “Orospu anam kapıyı kilitlemiş.” Kısa bir sessizlik oluyor. Sonra bütün kümesi bir panik havası sarıyor. Tavuklar, kendilerinin de dışarıya çıkamayacağını anlayınca ortalığı velveleye veriyorlar. Ahlayanlar vahlayanlar gıdaklayanlar arasında “Aaa…” diyor Fadıma. “Bir susun.” Bütün tavuklar durup Fadıma’ya bakıyor. Gözlerini küstürüp “Girme bizim kümese yetti artık.” diyorlar. Fadıma “Keyfimden girmiyorum.” diyor. “Annem hep kafama vuruyor deli edecek beni sonunda.” Tavuklar deli sözcüğünü duyunca Fadıma’ya bakıyorlar. Göz göze gelip kahkahalarla gıdaklamaya başlıyorlar. Bütün tavuklar hep bir ağızdan “Deli edecekmiş, deli gıd, deli ha, gıd, gıd, gıd… Sen zaten delisin gıd, gıd, gıd…” diyorlar. Fadıma sinirleniyor. Ellerini beline koyuyor. Gülmekten karnını tutmuş. Yan yatmış. Olduğu yerde titrek titrek gülüşen tavuklara bakıyor. “Gülün bakalım.” diyor. “Şuradan bir çıkayım. Akşama hanginizin kafasını koparıp kızartayım diye düşüneceğim.” Bu söz kümesin ortasına yıldırım gibi düşüyor. Bütün tavuklar çarpılmış gibi aynı anda kafalarını çevirip Fadıma’ya bakıyorlar. Tavuklar oldukları yerde donuyor. Gözleri kocaman açılıyor. Şimdi Fadıma gülüyor. Tavukların gözlerindeki korku bütün sinirini alıyor. Neşesi yerine geliyor. Korkularından kıpırdayamayan tavuklara dönüyor.” Kalkın be kıyar mıyım ben size. Kafanızı severim ben sizin.” Fadıma’nın gözlerine bakıyor tavuklar. Gözlerindeki deli masumiyetini görüyorlar. Derin bir nefes alıyorlar. Kalkıp yan yana diziliyorlar. Fadıma’yla göz göze geliyorlar. Kapının kilidi oynuyor. Kilit “Fadıma, annen” diyor. Annesi geliyor. Kümesin kapısında oturuyor. Öfkesi yatışmış. “Fadıma, söyle bakalım geceleri nereye gidiyorsun?” Fadıma “Söylemem, döversin.” diyor. Annesinin öfkesi tekrar göğsünde kabarıyor. “Bana bak!” diyor. “Söylemezsen döverim, çıkarmam seni kümesten.” Fadıma annesinin sözüne inanmıyor. Bu kaçıncı kümese kaçışı. Her defasında da kümesten çıkarıyor annesi. “Söylemem, artık kümeste yaşarım. Yine de söylemem. İstersen çıkarma.” diyor. Fadıma’nın annesi “Bu sefer hiç anamdır, acır, çıkarır, diye düşünme sakın. Yemin verdim. Nereye gittiğini öğrenmeden çıkarmam.” diyor. Fadıma bir an tereddüt ediyor. “Söylemem, söylersem sen de babama söylersin.” diyor. Kadın kocasına kızını şikayet edip edemeyeceğini düşünüyor. Kendi içinde kısa bir hesaplaşmadan sonra “Söylerim tabi, söylerim de ayaklarından bağlasın baban.” diyor. Fadıma’nın korkusu artıyor. Bir an için ayaklarından bağlandığını düşünüyor. Sesi ağlamaklı “Ana, babama söyleme. Ayaklarımdan bağlamasın. Evin arkasında ki tepe var ya, işte o tepeye gidiyorum.” diyor. Annesi şaşırıyor “Kız ne işin var orada, kiminle gidiyorsun oraya doğru söyle.” diyor. Fadıma tavukları kucağına alıyor. Tavuklar kanatlarıyla Fadıma’nın gözyaşlarını silmeye çalışıyorlar. “Kimseyle gitmiyorum ana.” diyor. “Yalan söyleme, yalan söyleme.” diye bağırıyor annesi. “Yalan söylemiyorum. Vallaha yalan söylemiyorum. Tek başıma gidiyorum. Oturuyorum orda.” diyor. Fadıma’nın annesi hışımla ayağa kalkıyor. Fadıma’ya inanmakla inanmamak arasında kalıyor. Gidip tek başına oturuyor demek. Tepe dedikleri evden çıkınca oraya varması bir saat sürüyor. Tepe dedikleri mezarlık. Fadıma’nın mezarlıkta ne işi olur? İnanmıyor kızına. Oraya kadar gidebilmesine aklı ermiyor. Fadıma deli olmasa. Deli olduğu için gidebilir de diye düşünüyor. Kümesin önünde ayakta dikilip “Bir daha gitmeyeceksin tepeye. Söz ver, yoksa açmam kümesin kapısını.” diyor. Fadıma yerini söylediği için canı sıkılıyor. Gidip bakarlar, kazdığı çukuru görürlerse. Gözyaşları kuruyor. İçini bir korku salıyor. Kümeste kalmak mı? Tepeye gitmemek mi? “Gideceğim ana, tepeye gideceğim.” diyor. Bunu söylerken bir yandan da tepeye artık gidemeyeceğini biliyor. Babasının tepeye gittiğini duymasından korkuyor. Korkusu artıyor. “Gideceğim işte istersen çıkarma kümesten.” diye inatlaşıyor. Fadıma’nın annesi kümese bir tekme atıp arkasını dönüp gidiyor. “O zaman kal kümeste de aklın başına gelsin.” diye bağırıyor. Annesinin gittiğini gören Fadıma kümesin kapısına yaklaşıp içeriden haykırarak “Ana, ana çıkar beni kümesten söz gitmem bir daha tepeye. Ana beni çıkar. Babama tepeye gittiğimi söyleme ana. Tepede kendime uyuyabileceğim bir yer açıyorum ana. Ana, ana çıkar beni kümesten. Tepeye gitmem ana, ama babam da Dursun amcayı uyumaya göndermesin odama. Anaaa.”

zelal