Kısa olmasına rağmen insanlarda bıraktığı etkinin derin ve uzun olması ve insana dair umutsuzluğun en güzel şekilde anlatıldığı bu eserin içeriğine, bütün okuyucuların ulaşması gerekmektedir kanımca. Uzun zamandır kitaplığımda yer almasına rağmen yeni okuma fırsatı bulduğum bu şahane kitap Steinbeck’in, dönemin bütün şartlarını ustalıkla ve en güzel şekilde anlattığı eseridir. Lennie ve George’nin hikayesini okuduğunuzda kendinizde bir parça ‘umutsuzluk’ göreceksiniz. Lennie ve George mevsimlik işçi olarak hayatlarını idame ettirirken aynı zamanda hayal kurmaktan da geri durmazlar. Küçük bir toprak parçası satın alınıp bu toprak parçasının üzerinde birçok hayvan yetiştirecekler. Tabi bu hayvanlardan tavşanlar, bu küçük çiftliğin en değerli hayvanları olacaktır. Çünkü Lennie’nin en çok hayalini kurduğu ve sevdiği hayvandır. Yumuşak olan her şeye ilgisi olan Lennie sırf bu yüzden cebinde yumuşak tüylü fareler taşımaktan geri kalmayacaktır. Yalnızlıklarında kaybolmuş insanların arasında var olmaya çalışan iki dost olan George ve Lennie her zaman birlikte yaşamaya çalışırlar. George sert, sabırlı ve zeki bir adamdır; Lennie ise zihinsel engellidir, son derece kuvvetli olmasına rağmen çocuksu bir karaktere sahiptir ve fare saplantısı vardır. Dolayısıyla başı bundan dolayı beladan kurtulmayacaktır.

Kitap ‘küçük’ insanların ‘büyük’ hayaller peşinde koşarken ki yaşamlarını, mücadelelerini apaçık önümüze koymaktadır. Eserin sonunda bu büyük hayallerin gerçekleşmediğine tanık olduğunuzda üzerinizde kederli bulutların gezdiğini hissedeceksiniz. Boğazınızda büyükçe bir yumrunun takıldığını hissettiğinizde o an Lennie’yi düşünürsünüz. Aklı noksan fakat yüreği ve sadakati noksan olmayan birisini… Sevginin ve sadakatin en güzel haliyle tanışacaksınız. George’a karşı beslediği karşılıksız sevgi ve sadakatin en güzel ve en sade halini görürsünüz o koca adamda. Okuyan herkesi kucaklayacak bir üslupta olan kitap, herkese o hayalleri yaşatmayı başarmaktadır. 

Yazar dönemin toplumsal hayatını, ırkçılığı ve işçilerin yaşamlarını çok açık bir şekilde gözler önüne seriyor. Yaşamları boyunca sürekli çalışan ve ezilen insanların elbette hayallerinin olmasının bir sakıncası yoktu.

Yaşamları boyunca sürekli çalışan ve ezilen insanların elbette hayalleri olacaktı. Yazar tarafından kullanılan ve ifade bulan ‘fareler’ metaforu, rastgele söylenmemiş olup bu insanların yaşamlarına dair kullanılan bir sıfattır. Dönemin toplumsal şartları, ekonomik ve siyasal yapısı bu durumun daha çok derinleşmesine sebep olup ve daha çok insanın hayalinin gerçek olmasına engel olacaktır. Umutlar tükenerek yarını olmayan insanlar çoğalacaktır. Bu şartlar ve koşullar en nihayetinde iki dostu birbirinden ayıracaktır. George, Lennie’yi vurmak zorunda kalacaktır.

Hayaller her ne kadar gerçekleşmemişse de kitabın sonunda rahmetli Erdal tosunun bir filmde söylediği replik hatıra düşüyor. ‘Ne olmuş yani büyük adam olamadıysak hayallerimizi de satmadık ya’.