Hiçbir kitap, film beni içine çekmiyor; hiçbir insan beni karşılamıyor. Bu uzun süredir böyle... Doğanın güzelliği hala başımı döndürüyor, sonra hemen bir hüzün, bir telaş. Hayatı kaçırıyorum ve elimden hiçbir şey gelmiyor, neden? Bu duygu beni benden alıyor... Tek çıkış yazmak. Her şeyi paylaşabileceğim bir can dilerdim. Sanırım bu, hiç de azımsanmayacak kadar çok insanla ortak düşüm. Peki düşler gerçek olur mu? Olursa hala düşlendiği zamanki kadar güzel olur mu? Ya da zaten yaşamakta olduğumuz hayat, hala birilerinin (bir zamanlar da bizim) düşü olabilir mi? Öyleyse gözümüzü kör eden ne? Olana fazla yakından bakmak mı? Aslında her şey "bakış açısı" olabilir mi? Peki iyi tarafından görmenin önündeki engel ne? Zihnimize istemsizce kodlanmış olumsuz inançlar mı? Kulağa hiç de yanlış gelmiyor burası. En azından üzerinde düşünmeye ve çalışmaya değer... Aslında pek çok konu başlığı içeren bu akışı rehber edinmeye karar vererek noktalıyorum...