Yaş aldıkça sırtlanamaz hali aldı düşüncelerim.

Düşüncelerim ve benim evrenimi kapsayan fikirlerim zifiri bir karanlıkta boğuyordu beni.

İnsanın düşünmesi için herhangi bir derde sahip olması şart değildir.

Zaten bu ön yargıyı savunmasıyla başlar insanoğlunun yalnızlığı.

Konuşmak, sanılanın aksine imkansızı faaliyete geçirmektir.

Bu yüzden susmayı gerek bildim, bu yüzden ne yazık ki sadece izlemek zorunda kaldım.

Giderek hastalıklı bir iç dünyaya sahip olmaya başladım. Nefes almaya devam ettiğim her saniye her dakika, ölüme bir o kadar yaklaştığımı hissettirdi. Asıl sorun da hislerimdi ya zaten. Hissedemediklerim, isteklerimdi…

Bunun için hiçbirinizi suçlayamam. Bu zehri kendim var ettim.

Yazıp yazıp sildiğim birçok satır oldu. Hiçbirisi pişman olmama sebep değil oysaki.

İçim kan ağlıyor, nefes alamıyorum. Kurtulmak nasıl hissettirir bu bataktan, hayal bile edemiyorum.

Çok korkuyorum. Yaşamaya dair tek bir umudum bile kalmasaydı dahi son nefesimi vermeye cesaret edemezdim.


Ben; inancı çürük, kaderinde var olup aleyhine gerçekleşen her olumsuzlukta isyan edenlerden değilim, olmadım.

Fırsatını kovaladığım her dakikanın neticesinde hayır veya şer fark etmeksizin şükrettim.


Zaman geçiyor. Her sabah kalkıp aynaya baktığımda gözlerimdeki o ışıltının giderek azaldığını fark ediyorum. Buna her defa şahit olduğumda kendimi, kim olduğumu, ne yaptığımı ve nereye doğru gittiğimi sorgulamam kaçınılmaz oluyor. Gözlerim kendimi iyi hissedebilmem için neden bu kadar önemliydi? Ya da birçok şeyin yolunda gittiğine inanabilmem için neden bunun gibi tek bir sebebi sorguluyorum?

Umut tohumlarını yıllar önce ekmiştim. Bugün tam yirmi bir yıl oldu ve hala filiz vermesini bekliyorum.


Bir sorunun hayatının her anında seninle birlikte var olduğunu hissettiğinde gece uykuya dalmadan evvel zihnini delip deşerken diğer yandan nefes alışverişlerini, kalp ritmini dahi değiştiren, seni günler, hatta haftalarca uykusuz bırakabilen tek bir sorunu takıntı haline getirmek, ardından belki de gelmesi; olası olan huzuru değersiz kılabiliyor. E ama sonuç olarak huzura erişebildin değil mi? Hayır.

Mutluluğu hedeflerken mutlu olamayacağını bilmektir aslolan.

Bu farkındalığın vermiş olduğu acı hafife alınabilecek türden değil.

Ben, onların gerçeği yansıtmayacak mutlulukları için elimden gelenin fazlasını verdim.

Onlar bunun bilincinde bile değilken bencil tavırlarından ödün vermediler.