Neden hiç tanımadığımız insanları yıllardır tanıyormuşuz hissine kapılırız? Kesinlikle araştırılması gereken bir konu. Bazılarını da yıllarca tanısak bile aynı hissi hiç yakalayamayız. Acaba insanların bir eleme sistemi mi var? İçgüdüsel bir sisteme sahip olduğumuzu düşünsenize!
Bir kişiyle ilk karşılaştığımızda dikkat ettiğimiz özellikler vardır mutlaka. Bunlar kişiden kişiye değişiyor olmalı. Yine de genellikle paylaşımlar ön plandadır. Ortak olanlardan bahsediyorum. Büyüdüğünüz çevreden tutun sevdiğiniz filmlere kadar... İnsanlar olarak aynı olma durumunu çok seviyoruz. Farklılıkların da ayrı bir çekiciğili var tabii. Ama sanki farklılıklardan daha çabuk bıkıyoruz. Aynı olduklarımızı ise aksine sahipleniyoruz gibi... Vakit geçirmenin temelinde ortak zevk alınan türlü aktiviteler bulunuyor. Karşınızdakinin sevdiğini deneyip siz de severseniz belki farklılıklar anlamlandırılabilir. Ancak düşünürsek farklılık olarak adlandırdığınız şeyi denediğinizde sevdiyseniz bu o zaman yine aynılık oluyor. Ve sonuç, tekrar değişmiyor. Sorun ise asla sevemediğiniz farklılıklarda başlıyor. Birisiyle tanıştığınızda aynılıklar yardımıyla samimiyete ulaşırsınız. Sonra yakaladığınız küçük farklılıkları sevmeye başlarsınız ki bunun nedeni değişik olana karşı geliştirdiğiniz merak duygusudur. Merakınızı gidermek için denediğiniz bir aktivite, ortam ya da duyguyu sahiplenirseniz bu sizi ilişkide olumlu bir yere götürür, yani aynı olmaya.
İlişkilerin döngüsü aynılıkların farklılıklara ve sonra tekrar bu farklılıkların aynılıklara dönüşmesi üzerine kurulu değil mi? Hemfikir olmuşuzdur bu konuda. Şöyle bir örnekten yola çıkalım. Bir erkek ya da kadınla tanıştınız. Eğer bu planlı bir tanışma ise karşılıklı olarak birbiriniz hakkında bir şeyler öğrenmek için sosyal mecraları çoktan kurcalamışsınızdır. İki taraf da bilinçli olarak karşısındakinin ilgi alanlarından bahsetmeye başlar. İşin kötü tarafı, iki kişi de bu olaya çok mutlu olur çünkü ortak bir paydada buluşabileceklerini hisseder. Eninde sonunda, elinizde sadece gerçekte ortak olan paylaşımlar kalır. Yani birisi diğeri için basketbol maçı izler ve sevmez. Daha sonra diğeri bisiklet sürer ancak sevmez. Denenen farklılıklardan ellerine kahve içmek ve masa tenisi oynamak kalana kadar denemeler sürer. İlişkinin sonu, farklılıkları kabullenmeme ya da aynı olanlardan sıkılma yüzünden gelebilir.
Aynılıklar ve farklılıklar üzerine kurulmuş bir denge vardır. Denemeden asla bilemezsiniz, bu da insanların neden sürekli başarısız ilişkiler kurduğunu gösteriyor bize. Aynılıklarınız bol olsun!
Minel Yavuz
2020-04-26T13:05:04+03:00Anlamlı yorumlarınız için çok teşekkürler çok sevindim :)
Yunus Balı
2020-04-26T01:15:38+03:00Farklılıkların çekiciliği çölde serap görmek gibi. Ulaşılmazı elde etme hırsı yaradılıştan ruhumuza üflenmiş sanki. İçimizde onu elde etme arzusunun tükenmediği bir enerji var. Farklılığın uzun vadede ilişkiyi yıprattığını tecrübe ettim. Her ne kadar taraflar bitmemesi için alttan almaya çabalasa da sonuç değişmiyor. Sabahattin Ali'nin dediği gibi:"Tesadüf seni önüme çıkarmasaydı, gene aynı şekilde, fakat her şeyden habersiz, yaşayıp gidecektim. Sen bana dünyada başka bir hayatın da mevcut olduğunu, benim bir de ruhum bulunduğunu öğrettin." Sadece bu kadar. Ötesine gitmek ileriye adım atmak yıkıcı oluyor. Aynılığa sahip olduğumuz insan daha huzurlu hayat sunuyor. Farklılık ise ruhumuz olduğunu hatırlatmaktan öteye gittiği takdirde...
Aslı
2020-04-26T01:07:05+03:00Ben çok beğendim denemenizi, yer yer çok haklı tespitlerde bulunmuşsunuz. Gerçekçi olmasını çok sevdim.