Farz ederiz ki yürüyen bir yaban atının ruhu özgürdür ve istediği yerlere yelken açıp keşfedebilir. Kırlarda, ovalarda, dağlarda santim santim arşınladığı dünyayı anlamlandırırken mutlu ve umutludur. Anlam arayışı onu hep diri tutar ve zihni berraktır. Farz ederiz ki uçan kartallar hakimdir her tarafa ve görmek, anlamak daha kolaydır onlar için. Yönleri her tarafa doğrudur, tek bir yöne saplanıp kalmazlar. Farz ederiz ki bizden başka her canlı kendini idare edip baskın yönlerini iyi kullanıyordur. Kendimizi aşağılık görür, bir böceğe bile karşı duramayızdır. Yığıntılar içerisinde parçalanmış molozlar gibiyizdir. Üzerimize tek bir damla yağmur yağmaz, pisliğimiz ve tozumuz baki kalır, biliriz. Farz ederiz ki engin denizlerin en berrak noktasında bile görünmez oluruz. Geçip giden hayatlar bizden tek bir iz bile görüp bilemez. Gyges'ın yüzüğünü takmış gibi hissederiz. Lakin onu kullanıp yararımıza hiçbir şey yapamayız. Öylece yaşar gideriz. Ne hayat ama!