Bir süredir, uzun bir süredir roman yazamıyorum.
Oysa geçtiğimiz yıllarda yazarak hayatıma devam edebildiğimi haykırırdım içimden, kimse duymasa da ben duyardım ve ben duydukça daha çok yazar daha yeni dünyaların kapısını aralardım kendime. Zamanın benden, bizden aldığı şeyler ele avuca sığmayacak, içimizde hep bir yerleri sızlatacak şeyler olsa da yazabilmeyi, yazmak işini arzulamayı benden alması beni artık herkesleştirdi diyebilirim. Muhafızı, Muhafız yapan yazmak değil miydi? Ya da zaten Muhafız denmesi bir romanına ithafen olmamış mıydı? Evet, öyleydi. O halde şimdi neden birkaç deneme yazarak geçiriyorum aylarımı? Zamanım, yaşadıklarım yazmama yetmiyordur belki de, önceleri izlerdim mesela, insan ne yapar, nasıl adım atar, nasıl tutar kahve fincanını, neye gülümser, gülümsediğinde yüzünde kaç çizgi oluşur... izlerdim ve birkaç insan toplanıp benim bir roman kahramanım oluverirdi, şimdiyse bakamıyorum insanların yüzüne, hepsinden utanıyor, çekiniyor ve iğreti buluyorum çoğu zaman, yeryüzündeki güzellikler bir yağmurla alınıp götürülmüş sanki, öyle dolu, öyle öfkeliyim ki insanlara, bazen kendime bile.
Roman kahramanlarımın gururu vardı, merhameti vardı, masumiyeti taşırlardı içlerinde, şimdiyse göremiyorum kimsedeki iyiliği ve sanırım ben insanlardaki kötü tarafı yazmaktan korkuyorum, yazdıklarımı hissetmekten korktuğumdandır belki.
Genelde ben yazdıklarımın içinde buluyorum kendimi, bunu birçok şeyle açıklayabilirim ama lüzum görmüyorum. Kime neyi anlatıyorsun Muhafız diyor içimde hep var olan o ses. Yazıyorum ve yaşıyorum sadece işte. Gerçi son aylarda sadece yaşıyorum. Bu yazıyı yazmak anlattıklarıma tezat oluşturuyor, yazamadığımı bile yazarak haykırıyorum işte, gülünç.
Ayrıca bu yazıyı yazmak bugüne ait olmadığı için fazlalıkmış gibi de geliyor (hem gülünç hem de fazlalık, korkunç) fakat ben bugün böyle hissediyorum işte, Cumhuriyet sevinci bile kursağımda kalmış gibi, nasıl oluyor da ayrılıyoruz böyle diyor içimden bir başka ses, nasıl oluyor da böylesine kin kusabiliyor insanevladı?
Bilmiyorum, insanları anlamayı bırakalı oluyor dedim ya biraz zaman. Esasen anlamaya çalışmak gibi bir isteğim de yok, herkes kendi küçük dünyasında krallığı ve kraliçeliği oynamaya devam edecek, ben onları anlasam da anlamasam da. Hem bu saatten sonra neye yarar ki, her birinin kanı çekilmiş gibi duruyor, ufak bir masumluk arıyor gözlerim ve çoğu zaman kendimde bile bulamıyorum, sonuçta insanım ben de değil mi?
Her neyse, tüm hiçbir şey için her neyse.