İnsan ilk önce varlığıyla; dünyada görüntüsü, duygu ve hisleriyle vardır. Sonra şu ya da bu olur ya da olmaz. İnsanoğlu, yaşamından geriye derin, güzel hisler ya da derin yaralar açandan başka bir şey değildir. İnsanoğlu yaşarken bazı eylemler ve söylemlerde bulunmaktan başka bir şey yapamaz. Düşüncelerini birtakım tasarımlarla, çabayla, kazancıyla; kendine ait bir dünyayı duyguları ve girişimleriyle kurmayı ister. İstemesek de her birimiz bu dünyada bizi mutlu edecek ya da üzecek değerler merdiveninin ya da özünün, kavrayışın ya da olmayan kavrayışsızlığının bir basamağını oluştururuz ya da var olan basamakları kırarak, insanların düşerek yaralanmasını isteriz.


Sizce bizi saran maddi düşüncelerle yapılan bu hatalar bizlerdeki değişim sürecimizi, yani toplumun mutluluğunu, birlik ve beraberliğini nasıl bozar? Ya da bu bozmaya çalışanları, bizler, bu bozulmaya gitmeden önce inşa etmesi için yolundan çevirebilir miyiz? Çeviremez isek düşünmeyen, fark etmeyen toplumlardaki çöküşler gerçeklik bilgimizi; yani gerçeği, mantıksal dil söylemlerimizi... Aniden ortaya çıkan yanlış dil söylemleri bizi uçurumlara, çıkmazlara sokar mı?