Nasıl, nerden başlasam..

Çok uzun bir hikâye bu.

Bir yok oluş, sonra karanlıkta kaybolurken yeniden doğduğunu sanma. Ve sonra hiç beklemediğin yerden aldığın ikinci bir darbeyle karanlığa ilk uyanış onu ilk görüş.. Uzun zamandır içinde olan ve etrafını kaplayan o karanlıkla ilk tanışma.

Tam 8 ay ...

15 yıl farkında olmadan

8 ay tanışmış olarak karanlığın içinde kaybolma.

Beni, 15yıl önce ait olduğum yerden kopardılar.

Ve ben, 15yıl boyunca beni içine attıkları sonra da sırt çevirdikleri o fanusa camdan dışarı bakma cesaretini dahi gösteremeden, canım nasıl yandıysa olanları hatırlamaya bile tahammül edemeyerek, onların kâfi gördükleri miktardaki ve biçimdeki o karanlık suda en diplerde gizlenmeye çalıştım.

Sorun, ruhumdaki ışıktı.

Korktular. Çekindiler.

Ait olduğum yere ilk ayak basmamla farkedip, o karanlık suya beni soktular ki Işık, karanlığa hapsolsun.

Bu, çok canımı yakmıştı.

O yüzden ben de mümkün mertebe en diplere saklanmaya uğraştım.

Tam 15 yıl boyunca.

Herşey onların istediği gibi oldu.

Su hep kâfi görülen miktarda -yani yükselip atlamayayım okyanusa diye-

Ve hep istedikleri biçimde çeşitli fanus lar....

Fanus değiştirirlerken hemen yeni fanusun diplerine doğru dalıp saklanıyordum.

Herhangi bir ışık belirtisi olması onlarda panike sebep oluyordu.

O panikle bende tamiri güç yaralar açıyorlardı.

15 yıl boyunca;

Kâfi görülen miktarda ve yine onlarca

Kâfi bulunan şiddette karanlık,

Ve çeşitli istedikleri biçimlerdeki fanuslar...

Herşey onların istediği gibi oldu.

Ben mi?

Ben'i hatırlamak artık güç.

Diplerde kayboldum.

Hiç haddim olmayarak bazen istemsiz hatırladım.

O zamanlarda hemen daha derin dipler aramam gerekti.

Sonra bir şey oldu.

Yine haddim olmayarak bir hayal kurdum.

Feraye...

Bu kadar karanlığın içerisine bir ışık gelirse, bu kadar yalnız hissetmeyecektim.

Ayrıca uzun zamandır buralardaydım.

Onu tüm karanlıktan koruyabilecek yeterli gücüm vardı.

Benim gibi olmayacaktı.

Ait olduğu yerde parlayacaktı.

Bu hayal sanırım karanlık suda biraz parlamama sebep olmuş,

O son ışığı da o noktada yokediverdiler.

Ben de diplere döndüm.

Bir zaman geçti...

Bu zamanda kısa kısa ışığımı görüp parladığım yada yine gizlediğim birşeyler oldu.

Her parlamada ya fanus değiştirildi panikle ya da ağır darbeler aldım ruhuma.

8ay da böyle geçti.

Bu kaos beni biraz güçlendirdi.

Hatırlamamı sağladı.

Ben, kimdim?

Farkına varmamı sağladı -ki bu berbattır.

Ben kendimi göremiyordum artık.

En son ne zaman kendimi görmüştüm?

Çok çok karanlıktı.

Artk neredeysem burası çok dipteydi.

Ve ben karanlıktan çok korkardım.

Tuhaf bunu da hatırladım.

Üzerimde korkunç bir baskı vardı.

Bu korkunç karanlık ve baskı bir zaman sonra öyle bir hâl aldı ki ister istemez artık yukarı çıkma isteği uyandırıyordu.

Korktum. Fanusun camından baktım gizlice.

Kimse yoktu. Kimsem kalmamıştı.

Yapacaklarını uzun süre önce zaten yapmış, gururlu bir şekilde yaşamlarına dönmüşlerdi. Kimse yoktu.

Herkesin beni unutması bir yandan bir boşluk hissettirdi ama onları düşünemezdim.

Onları düşünürsem, vakit kaybederim.

Ve heran geri dönebilirler.

Aslında ben şunu merak ediyordum.

Biraz ışık kaldıysa bende halâ, biraz çıkarsam yüzeye ne olucak?

Farkederlerse bana yine ne yapıcaklar?

Ne yaparlarsa yapsınlar farketmezdi aslında. Sonuçta alışmıştım olacak olan herşeye...

Çaktırmadan biraz parladım. Bir kaçının gözüne takıldım.

Umursamadılar. Fanustan çıkabileceğimi asla düşünmüyorlardı. Artık yüzmeme dahi ihtimal vermiyorlardı. Bunu anladım.

Bir cesaret yavaş yavaş yüzeye çıkıyordum.

Çıkarken de daha önce gizlendiğim yerleri görüyordum.

Ve ait olduğumu sandığım yerleri...

Yüzeye çıktıkça karanlık dağılıyordu ve daha parlak bir görünüme kavuşuyordum.

Yukarı doğru yüzerken ve Kendimi, ışığımı görmeye başlarken birden aklıma bir düşünce takıldı. Eski bir hayâl.

Feraye...

Kendime baktım, fanusa ve hala biraz da olsa içinde bulunduğum karanlığa. Bir de yukarıya fanusun dışındaki ışığa...

O an, gerçekten bir zamanlar ait olduğum yeri hatırladım. Fakat bu kez dayanılmaz bir acıyla savuşturmadım zihnimden yaşadıklarımı. Güçlü hissediyordum artık. Karanlıkta nefessiz 15yıl ...

Zor denecek kadar zordu. Ama ait olduğum yeri, acı bir tebessümle hatırlamaya başladıysam ve oraya giden yolu beni oradan çekip koparmalarına ve bu 15yıllık karanlığa rağmen bulmaya yeniden uğraşıyorsam demek ki güçlü denebilecek kadar da güç vermişti bu karanlık su.

Ve, anladığım birşey vardı.

Feraye bendim.

Beni buraya hapsederlerken o da kaybolmuştu bu karanlıkta.

Ama kaybolan şey bir hayâl değildi.

O, doğuracağım büyüteceğim karanlık bir fanusta bile ışık saçmasını sağlayacağım bir kız çocuğu değildi.

Farkında olmadan onu hatırlamışım.

O. Işık saçan ruhumu.

En son neredeydi?

Son yıllarda hep çok unutkandım ama yüzeye doğru ilerledikçe Kendimi, içimdeki ışığı ve ikimize dair herşeyi hatırlıyorum.


Feraye'nin 15 yıl öncesinde koparıldığım ait olduğum yerde beni beklediğini hissediyorum.

Yüzeye çok az kaldı...