Sahil boyu yürüyoruz. Bir nağme fısıldıyor sanki kulağıma, kanun çalıyorlar fonda -ne işi var lan kanunun sahilde, İstanbul beyefendisi olmaya çalışan anlatıcının içindeki Angaralıyla tanışıyorsunuz şu anda-Saçmalıyorum, yürüdüğümüz falan yok, okunduğumuz falan da yok ama olsun, yalnız senin için saçmalayacağım Feride.


-Sen de duyuyor musun bu nağmeyi Feride?


Feride neden bahsediyorsun der gibi, ayaklarının önünden usulca bana doğru gözlerini çevirdi.


-Hangi nağmeyi?

-Bu sahil boyu çalan hicazkâr nağmeleri?

-Neden bahsediyorsun Allasen Mesut, sen ne bilirsin ki Türk Halk Müziği'ni, hicazkârı.

-Feride bir hayal bile kurmamıza izin vermiyorsun. Sadece biliyormuş gibi yapacağız. Kürdî Hicazkâr, kanun, eski İstanbul falan.

-Aa mesut yine saçmalıyorsun, bir de ciddi ciddi Türk Halk Müziği, eski İstanbul falan diyor ya. Ayrıca, bir konu hakkında konuşurken yanlış yerde falan diyorsan o konuyu biliyormuş gibi de yapamıyorsun demektir, boşuna uğraşma.

-Saçmaladığımı biliyorum Feride, esasen dışımdan söylemedim belki ama içimden söyledim kendime saçmaladığımı. Falan derken de lafın gelişi canım, yoksa biliyormuş gibi yapmaya başlıyorum, devamı hayal gücümüzle gelecek demek o.

-Ay falanını yesinler senin. Desene bir bok bildiğimiz yok diye, biliyormuş gibi yaşamaya devam mı edelim yani?

-Haksızlık etme ama, benim duyduğum nağme Göksel Baktagir’den, "Yalnız Sen.” Spofity’da keşfettim de beğendim hem bu şarkıyı.

-Mesut gına geldi bana, denize atacam şimdi seni, yalnız sen derken, yalnız ben olacak tabi ki başka kim olacaktı ya?

-Feride nasıl feridesin sen ya, biraz ismine müsemma ol. Sen yeşilçam filmi tadında nostaljik biri olmalısın, nedir bu realistik modern çağ kadınlığı?

Feride’nin yüzündeki alaycı ifade asabiyete çevrildi bir anda ve sesini yükselterek:

-İsmiyle müsemmaymış, Feride ne demek biliyor musun sen?

-Feride şey demek işte?

-Ne?

-Bir bok bilmiyorsun diye boşuna dememişim Mesut. Yıllardır birlikteyiz, parmağımızda nişan yüzüklerimiz, nikah tarihimizi almış, sahile bunu kutlamaya gelmişiz ve sen hala Feride’nin ne demek olduğunu bilmiyor musun?

Şapşal, şaşkın ifademi ciddileştirmek için hafifçe gözlerimi kıstım, böyle onu daha çok etkilediğimi düşünüyordum çünkü, köşeye sıkışmıştım ama atak sırası şimdi bendeydi.

-Feride ne demek,yalnız sen demek, aynı kulağımda çalan nağme gibi. Eşsiz bir nağme gibi yani, başka yerde çaldığında anlaşılmayacak bu notalar belki ama benim gönlümde orkestrası hazır.

Feride’nin yüzündeki o beni dövecekmiş gibi bakan kekremsi ifadeyi saniyeler içinde şaşkınlığa ve tatlı bir tebessüme çevirmiştim. Yapmıştım yine yapacağımı. Boşuna mı taktık bu yüzüğü be, kolay sanmayın diye anlatıyorum bütün bunları ha. Feride mütebessim çehresini tüm dişlerini gösterecek bir gülümsemeye bırakıp döndü bana bu sefer:

-Yaa beklemiyordum bunu doğrusunu söyleyeyim, neler söyledin öyle sen Mesuut, sinirimden tam seni denize atma planları yapıyordum oysa doğruyu söyleyeyim.

-Bilmez miyim, o yüzden sahile uzak tarafta yürüyorum ya zaten.

-Hadi be oradan, ne zaman dövmüşüm ben seni hıh, gören de beni eli maşalı zanneder.

-Öylesin zaten, üstümde şu takım elbise olmasa atardın beni şuracıkta denize. Senin adın Feride değil de Menşure olmalıymış bence. Bilmezsin sen o türküyü bak söyleyim sana:

"Elinde maşaa gider ataşa

Kızlara paşaa Menşure hanımm..."

-Menşure de neymiş ya, tamam vazgeçtim seninle laf yarıştırmaktan Mesut, senin ruhun yaşlanmış bir kere.

-Ya sen Ceylan da mı dinlemedin, benim küçüklüğümde Ceylan söylerdi bu türküyü, gören de seni genç sanacak. Bakıyorum bak şimdi ne zaman söylemiş bunu Ceylan?(Telefonumu çıkarıp Ceylan-Menşure Hanım yazıyorum, Feride iyice koptu olaydan pek ciddiye almıyor beni bir ömür nasıl geçecek diyor herhalde içinden.)

-Hah buldum, 2003. İşte 7 yaşındaymışım, ilkokula yeni başlamışım. Sen de işte düşüneyim, ortaokula falan başlamışsın diye düşünüyorum sevgili Ferideciğim.

-Tamam Mesut tamam, bir yaşıma laf etmediğin olmamıştı o da oldu, tamam senden 10 yaş büyüğüm diyelim evlenmeyecek misin benimle, sen git kendine bir Menşure bul da onla evlen hıh.

-Yaa kıyamam sana nasıl da alındı hemen, yalnız somurtunca yüzündeki kırışıklar daha bir belli oluyor, gerçek yaşın ortaya çıkıyor haberin olsun Feride.

Bu sefer harbiden dayağı yedim, önce yanağıma hafif bir sille sonra çantasıyla kafama hunharca bir darbe. Kaçacak yer de yok, sahil yolu daracık bir yol, ya sıyrılıp denize atlayacağım, ya da dayağın tadını çıkaracağım. Neyse ki sahilde her zaman oturduğumuz banka gelmiştik de meydan dayağı yemekten kurtulmuştum.

-Feride pambık gibi oldum vallahi, günlük dayak dozumu da aldım. Bak bizim bankımıza da geldik oturmasak mı biraz?

-Pambıkmış, o kadar yordun ki beni Mesut. Ben oturuyorum koş da haydi Hayri Amca'dan pamuk şeker al gel bize.


Hayri Amca bilirdi bizi, sahildeki yeri de belliydi, bizim bankın ilerisindeki büyük fenerin altında dururdu hep. Bu devirde pamuk şeker yapan kaldı mı be? Hayri Amca işte, kendisi de pambık gibi adamdır, kurtar beni be Hayri amca.

-Hayri amca zordayım valla sen bize her zamanki gibi iki pambık şeker verebilir misin?

-Takımları da giymişiz jilet olmuşuz Mesut. Hayırdır inşallah böyle? Onu bilmem ama koşa koşa geldiğine göre Feride kızımı kızdırdın yine.

-Sorma Hayri Amca, nikah günü aldık Feride'yle, sahilde yürüyelim de kutlayalım dedik de ben yürürken biraz fazla takıldım galiba Ferideye. Evlenmekten her an vazgeçebilir diye korkmuyorum değil. Ruhun yaşlı dedi bana, ben de sen yaşlısın dedim açık açık. Öyle ama benden tam 1 yıl 2 ay büyük, okula erken yazdırmasa babam, ortaokulda aynı sınıfta okumamış, tanışmamış olacaktık ama bak şimdi nerelere geldi konu.

-En iyisi mi ben size büyük birer çubuk yapayım da affettir kendini, kutlama dediğin de böyle olur hem, başka nasıl olacaktı?

-Hayri Amca 10 liram var bak cebimde, bırakıveriyorum buraya. Sen bir tanesin, bir tane. (harbiden öyle ama bir tanedir Hayri Amca ha)

Pambık şekerleri aldım elime, dayağın acısı da hafiflemiş biraz, havanın kararmasına da az kalmış, tam zamanı, az biraz da yel vurur şimdi çıkartırım ceketi veririm Feride'me, olur mu sana tam Türk filmi klişesi.

-Feride'm pambık şekerlerimiz de geldi, sen de kendine geldin mi bakiyim?

-Ona şimdi karar vereceğiz Mesut.

-Tamam bak sana şimdi neşeli bir türkü söyleyeceğim. Bunu da şu “Mucize Doktor”var ya şu aralar televizyonda o söylüyor bak. Baban senin ismini bu türküyü dinleyip de koymadıysa ben de bir şey bilmiyorum.

-Öyle zaten bilmemekte üstüne yok.Taner Ölmez mi, hadi söyle bakiyim merak ettim şimdi. Hem düğünde şarkıcı parasıymış falan uğraşmayız artık, böyle böyle düğün türkücümüz olacaksın. Buyrunuz efendim sahneye.

Feride pambık şekerini yerken ben de pambık şekerimi elime aldım, mikrofon yaptım. Şimdi keyifler gıcırdı işte. Haydi hep beraber türküye:

Dam başında sarı çiçek oy oy

Dam başında sarı çiçek oy oy

Burdan kalkak Ürgüp’e göçek

Nenni de Feride'm nenni

Burdan kalkak Ürgüp’e göçek

Nenni de Feride'm nenni

Ürgüp’e vardığımız gece oy oy

Ürgüp’e vardığımız gece oy oy

Hak yoluna kurban kesek

Nenni de Feride'm nenni

Hak yoluna kurban kesek

Nenni de Feride'm nenni