Ufak bir karine! 

"Müzelerde o ölü zaman, o gölgesizlik,"

(Fazıl Hüsnü Dağlarca)

 

Müeyyide içinde geçiyor ömür! İnsanlar, insanların sebebi. Öyle bir evren. Süregelen bir çıkara dayanaklık eden, bir ihanet aşkı. Oturup piyano başında, avuçlarıma başımı alıp sadece dünyevi dertlerimi düşündüm. Hani sağ el uyku getirirdi sersemler? Biraz gam olunca ellerde, uyuşturdu değil mi varoluş sancınızı? Pencerede öten kuşlar, gagalarında yassı bir yaprak dalı, barış getirmişler bulutlar diyarından. Vicdansızlar mı, vicdan sızlar mı olsun? Bilemedim. Lakin perdeleri kapatmak gerekliydi, tiyatro sahnesinde! Suflör almadan, 59 sene rol yapabilen bir deliyim. Fi Müzmin kurbanları sizi, işiniz, gücünüz eleştirmek. Kulaklarınızı kapatmışsınız, gözler kör rengi. Maymunlaşmışsınız üçten. Yalın ayak ve ıssızlaşan insanlık, romanlardan, şiirlerden kaçıp evlerinize gelmiş gibi. Müzelerde ölmüş zamanın gölgesindeki gibi, bazen tekil, bazen çoğul.  


Andruye 1930, Whitehorse