figürler, simgeler ve imgeler; coğrafyadan coğrafyaya farklılık gösterse dahi temel denklemleri ve dinamikleri aynılık özelliği taşır. çünkü bunları ana olarak belirleyen insanlık tarihinin ve kültürünün ortak hazinesinden almaktadır. bu bağlamda figürler, simgeler ve imgeler birliğin sunağında kurban edilmiş formlardır. ve bu kurbanlar bir yok etme bilinciyle değil kutsallaştırma iklimiyle yapılmıştır. bu yüzden insan zihninin biçem ve olgusu bu bağıntının tezahüründe bir anlatıma ve izleğe kendini daha yakın hisseder. çünkü sebep kendinin dışında var olmuş ve kendisininde bulunduğu zaman-mekan ekleminin içeriğindeki yeridir. işte bu yüzden canlılık figür, simge ve imge perspektifinden harekette bulunduğunda kendini daha özgür var kılar. peki gerçekten de öyle mi?

canlılık form itibarıyla üzerine katan ya da üzerindekileri atmaya çalışandır. bu cümle itibarıyla hem adaptasyon hem de evrimsel seleksiyonu daha net algılabiliriz. nasıl mı? adaptasyon ve evrimsel seleksiyon daima canlılığın en yetke ya da hayatta kalma çabasını en üst kıvamda tutmayı ülkü edinmiş bir yapı olarak kabul edersek; figürler, simgeler ve imgeler bağıntısından tüm varlığın yegane havuzunda karşılık gelenleri hayatımızda daima canlı tutma eğilimindeyiz. bu da hem adaptasyon hem de evrimsel seleksiyon açısından anlaşılabilir bir alan sunmaktadır.

kısacası yaşamak; figürler, simgeler ve imgeler hayatta kalmamızı önceleyen bir tutum ve tavır sunmaktadır. bu yüzden hem zihni hem de ruhani figürler, simgeler ve imgeler bizim arkeik dinamiklerimizi de kullarak bizi hayata ve yaşama sürecinde var olmaklığımızı tamamlayan ve tanımlayan eklemler olarak görebiliriz. işte buradan hareketle varlığın ve var olmanın bir örgüsü de figürler, simgeler ve imgelerdir.