Londralı bir blues grubunun, yetişkinlere hitap eden rock'ın Los Angeles'lı Dünya şampiyonlarına dönüşmesi, rock müziğin zengin tarihçesinin en muhteşem öykülerinden biridir.
Davulcu Mick Fleetwood ile basçı John Mcvie, grubun 1967'deki başlangıcından beri birlikteydiler. Mcvie'nin karısı Christine'in ( eski soyadı Perfect) de 1970'ten başlayarak klavye çaldığı grup, bir sürü eleman değişikliği yaşadı. 1974'te şarkıcı / söz yazarı / gitarist Lindsey Buckingham'ı ve onun kız arkadaşı vokalist / söz yazarı Stevie Nicks ile tanıştılar. Bu yeni kan sayesinde grup kendi adını taşıyan 1975 tarihli albümü piyasaya sürdü. Albüm kısa süreliğine ABD listelerinin zirvesine oturdu ve ABD en iyi 20 single listesine giren üç tane de parça çıkardı.
Takip eden Rumours albümünün çıkmasıyla ABD albümler listesinin zirvesine oturması bir oldu ve albüm orada tam 31 hafta hüküm sürdü. 13 platin plak ve 1977'de yılın albümü Grammy Ödülü'nü aldı. Cıvıl cıvıl batı yakası armonileri, kusursuz bir müzisyenlik ve akılda kalıcı melodilerle dolup taşan yetişkin odaklı rock müzikleri, harika bir bileşimdi. Dört parça, ABD ilk on single listesine girdi. Dreams, milyon satış sınırını geçerek ABD'de bir numara oldu. The Chain ise yıllarca BBC'nin Grand Prix programında jenerik müziği olarak kullanıldı.
Ne var ki prodüksiyonu harika olan bu mücevherlerin üstünü kazıyınca altından daha karanlık bir anlam çıkıyor. Kayıtlar gerçekleştiğinde hem Mcvie'ler hem de Mick Fleetwood boşanmak üzereydi. Buckhingham ile Nicks de ayrılığın eşiğindeydi. Bir kokain fırtınası da gerilime gerilim katmıştı. Tüm bu travma, albümün adına da yansıdı. John Mcvie, bir seferinde şarkıların kulağa dedikodu ya da söylenti gibi geldiğini söylemişti.