Elimde bir fotoğraf. 22 Ekim 1995. Annem benim yaşıma giriyor. Ben onsekizim, kardeşim sekiz. Oturma odasının ışığı kimsenin kalbi buz kesmemiş gibi sarı, sıcak. Televizyon, dünya bir şenlikmiş gibi açık. Bir an kapanırsa dünya üzerimize yıkılırmış gibi açık. Evin kedisi has bahçenin gülüymüş gibi mağrur; Mobilyalar tek derdimiz peyzajmış gibi çiçekli. 'Ev'in uçarı bir yer olduğuna, zihnimizi eve değil, evi zihnimize ve zihnimizi de bir buluta yükleyip gitmemiz gerektiğine inanan tek kişi annem. Ama bizi buna ikna etmeye gücü yok. O yüzden yaşgünü pastasının mumlarını söndürürken dilediği şey bedeli ne olursa olsun kendimizde buna inanacak gücü bulmamız. Annemin dileğinin gerçek olması için yıllar geçmesi gerekti. Ama oldu. Bir gökteyiz bir yerde ama hep inandığımız 'ev'de.