"... Gezginin sormak istediği çeşitli şeyler vardı ama adama bakınca sadece, “Ne hüküm verildiğini biliyor mu?” dedi. “Hayır” dedi subay ve açıklamalarına devam etmek istedi, ancak gezgin onun sözünü kesti. “Hakkında verilen hükmü bilmiyor mu?” “Hayır" dedi, subay yine, bir an konuşamadı, sanki gezginden neden bunu sorduğuna dair bir açıklama bekler gibiydi; sonra, “Hükmü ona bildirmenin bir yararı olmazdı,” dedi. “nasıl olsa bedeninde görüp öğrenecek.” Gezgin artık başka bir şey sormayacaktı ki mahkûmun gözlerini üzerinde hissetti; anlatılan işlemi onaylayabiliyor musun diye sorar gibiydi. Gezgin, arkasına yaslanmışken tekrar öne eğildi, "Ama mahkûmiyet aldığını biliyor, değil mi?” diye sordu. "Onu da bilmiyor," dedi subay ve birkaç özel söz beklercesine gezgine gülümsedi. “Bilmiyor demek,” dedi gezgin ve eliyle alnını sıvazladı, “Öyleyse bu adamın, savunmasının nasıl değerlendirildiği hakkında da bir bilgisi yok.” “Kendisini savunma fırsatı olmadı" dedi subay ve gözlerini kaçırdı... "