gece, ıslak yollarda gölgelerimiz
sanki bizden kaçarak
uzağımızda, yokuş aşağı
kayıyorlar, uğursuz ay ışığında
*
birbirlerine yaklaşıyorlar usulca
soğuk ve kalın asma dallarında
*
gece, ıslak yollarda
toprak kokusunun sessizliğinde
dolanıyorlar birbirlerine sabırsızca
gölgelerimiz...
gece, çiy tanelerinin şarabıyla sarhoş güller gibiler
bizden bu acı kaçışlarında onların
hiçbir zaman dillendiremeyeceğimiz ezgiler var sanki
bizim, öfkeyle göğsümüzün sessizliğine sürdüğümüz
onların hevesle mırıldandıkları
*
lakin gölgelerden
onların birbirlerine gönül verdikleri hikâyelerden uzakta
ayrılıklardan ve kavuşmalardan bihaber
yorgun bedenlerimiz kendi durağanlığında
çekidüzen vermeye çabalıyorlar hayatlarına
*
gece, ıslak yollarda
kaç kez sordum kendime ben de
yoksa hayat, gölgelerimizin derinliklerinde mi renklenmekte
yahut biz dediğimiz, kendi gölgelerimizin gölgesi mi ?
*
ey karanlık dalgalarla etrafımda kayan
avare ruhlar
benim gölgem nerede?
dehşetin ışığı parlıyor sessiz çığlığımın billurunda
benim gölgem nerede?
benim gölgem nerede?
*
bir an olsun yanımdan ayırmayı
istemiyorum gölgemi
istemiyorum onun benden uzakta
titremesini dar geçitlerde
yahut yorgun düşüp kalmasını
yoldan geçenlerin ayakları altında
neden kendini bulma yoluna düşmeli o
ve yüz geri dönmeli
kapıların kapalı dudaklarından.
neden değdirmeli tenini
her evin kapısına, duvarına
neden umutsuzca adım atmalı
soğuk, yabancı ülkelere !
âh... ey güneş
gölgemi neden uzaklaştırıyorsun benden
soruyorum sana:
keder midir neşe midir karanlık ?
zindan mıdır, engin bir çöl müdür beden ?
nedir gecenin karanlığı ?
gece,
karanlık ruhlu gölge kimdir ?
*
''o ne diyor?''
''o ne diyor?''
yorgun, şaşkın, avare
koşuyorum sonsuz soruların peşinde