yol ayrımına geldik.
cümlelerim de değişti
geldin, dağıldım, gittik
ben seni sevmiştim
seni öyle çok sevmiştim ki sana kara balık masalını okumak istemiştim
yaralarından öptüğümde çiçeklerin filizlenişini düşlemiştim
oysa dudaklarımda kalan sadece soğuk… kırmızı…
üç sene geçti ve ben yazıyorum
elveda mektubu değil bu
iki kere ikinin beş etmeyeceğini bildiğim halde dört buçuk olur belki diyerek uyandığım sabahlar ve senden kırık düşlerim kaldı geriye.
manaların sesi kısık,
radyoda rastlaştığımız şarkı da çalmıyor artık.
kelimelerden oyuncaklar yapmayı öğrenemedim henüz, bağışla
sesinden gemiler kaldı denizimde
yankısı boğulmaya yakın
sokaklarım senin denizine çıkmayacak kadar kırgın
benim de payıma kalmamak düştü
senden
Ankara’nın griden bozma sokaklarını el ele yürümedik
Karanfil’den hiç çiçek aldırmadım sana
sen de gözlerime bakarak bu çiçekten daha güzelsin demedin
anlayacağın, bir çiçeğin güzelliği ile yarışabilme fırsatım dahi olmadı
bütünüyle yokluğum havada asılı kaldı