S olmaya razıyım ama Ş olmak da fena değil galiba. İkisi de olur, sonuçta aynı alfabenin çocukları. Aynı çatı altında yaşıyorlar.
Sol yanımız...
Cümle kuramadım sol yanımıza ilgili öğretmenim. Suskunluğa müptela mi ne bu? Ama sol yanımız işte. Bizim, özbeöz aynı sol yanı kullanıyoruz.
Tebessüm etmek herhalde balık tutmak gibi bir şey. Oltaya o gelirse tutabilirsin, zorla oltayı ağzına götüremezsin balığın. Ama doğru yerdeysen, balık da gelir. Bak buraya tebessüm bırakıyorum, şu önümüzdeki işarete: ∆ Sen de oraya tebessüm bırakırsan nolur sence?..
Biliyor musun bizim bura da böyleymiş. Bizimkiler geldiğinde hiç ev falan yokmuş hatta burada inekler güdülürmüş. Beton sonra gelmiş, asfalt sonra gelmiş. Hatta asfalt gelmeden önce yolların taşlarla doldurulduğunu biliyorum. Sonra bir gün asfalt geldi. Bak bütün gelmeler güzel değildir demek bu. Gelmenin de güzeli vardır. Mahall-i maksuda gidenin gelmesi güzeldir.
O zama küstüm çiçeği olmak güzel değil mi?
Hikâyeyi tamamlayalım:
Küstüm otu yine bir gün içinde hüzün böyle oturuyor diğer saksıların arasında. Bir adam girmiş içeri, diğer adamla konuşmuşlar falan. Bakmış küstüm otunun üstüne üstüne geliyor adam. Parmaklarını dokundurmuş küstüm otunun üzerine. Küstüm otu durur mu başlamış küsmeye. Bu arada da bakmış ki adam onu almış götürüyor. Küstüm otu alışmış aylardır anca aynı yerde oturmaya ve başlamış feryat etmeye adama, niye yerimden ayırdın diye. Adamla az gitmiş uz gitmişler bir sabah güneş doğmaya yakın adam arabadan indirmiş küstüm otunu, köklerini incitmeden saksıdan çıkarmış bu arada elleri ona değince hemen küsmeye başlamış. Adam saksıdan çıkarıp bir toprağa bırakmış küstüm otunu. Biraz da su vermiş. Küstüm otu küstüğünde elini yüzüne kapatırmış o yüzden ne olup bittiğini göremiyormuş. Adam uzaklaşmış, gitmiş. Martıların gaklamalarından sonra kumruların gugugugu sesleri başlamış. Yavaşça elini indirmiş küstüm otu. Yanına dönmüş ki ne görsün? O ot. O işte. Adam meğer küstüm otuna güzellik etmiş, onu yanına getirmiş. Sonra var sen düşün neler neler olmuş.
~
