Galata'ya varınca
İskemlede simit, çay ne hoş olur
İhtişamı duru yalınlıktan gelir.
Bak bak doy, doy doy bak
Öyle hoştur, tutuşan eller
Tırmanır seyrin güzelliğine...
Galata'dan aşağı denize düşen tınılar...
Topuklardan sekip
Taş döşemeli yokuş boyu yuvarlanır
Sevgililer.
Renkli insan manzaraları,
Kayıp silüetler...
Galata'da ne var?
Birbirine çarpar, cep delik cepken delik
Bozukluklar dökülür.
Simite de yetmez ki
Ahir ömür yetmeğe eyler
Yine de ucu ucuna değmez
Galata'dan aşağı renk cümbüşü
Acayip insan evladı varamaz ya
Galata'dan aşağı avarelik
Biraz da sersemlik
Geceden kalma şıngırtı,
Yüksek topuk sesleri
Müzik bulanık, kafa da dumanlı
Köşebaşında sigarasını tüttürür
İçi çalkantılı bu âlemin.
Bu âlemden kim geçti?
Bir serince duran Galata
Bir de şu kör baykuş
Bir de anlamsız kalabalık.
Şiirin başında yitip giden
Hoşluklar ve tavernalar.
Galata'ya veda, denize sis çökmüşken,
En tenha zamanlardan,
En coşkulu zamanlara
Hoşça'kal' Galata.